Tarihe kayıt ve hafıza tazeleme: “Rize Defteri”
Şehir tarihi yazıcılığı uzun soluklu bir faaliyet. Öyle ki işiniz puzzlenin parçalarını tamamlamak kadar zordur çoğu zaman. Rize Defteri 5, Rize’ye dair yolculuğunu sabırla, ciddiyetle ve tarihe kayıt düşerek devam ettiriyor.
Her şehrin kendine mahsus bir hususiyeti ve yazılmayı bekleyen bir tarihi vardır. Bunlar kimi zaman köşe başında bir çeşme, kimi zaman okunulan ilk mektep binası ya da şehrin kültürüne dair kayıt düşen bir dergi veyahut şehrin dinamiği olan öncü şahsiyetlerdir. Rize hafızasını kaybetmeyen, bu konuda tarihe kayıt düşerek iz bırakan ve bu konuda bir hayli mesafe alan şanslı şehirlerimizden. Bu noktada Rize Araştırmaları Vakfı’nın (REVAK) eser üretimi konusunda ortaya koyduğu irade yadsınamaz. Yayımlanan kitap formatında eserlerin yanında, 2012 yılından bu yana yürüyen ve “ortak kitap” formatıyla hazırlanan bir çalışma olan Rize Defterleri, 5. sayısı/cildiyle yayımlandı.
Editörlüğünü İsmail Kasap’ın yaptığı Rize Defteri 5’te kendini yenileyen, yeni bölüm ve başlıkların yer aldığı bir içerik söz konusu. Bu sayıda ilk kez “Klasiklerimiz” başlıklı müstakil bir bölüm yer alıyor. Rize’nin kültür, tarih, folklor, siyaset, dini hayat vd. alanlarına dair Araştırmalar-Derlemeler, Biyografiler-Portreler, Matbuat, Hatıralar, Röportaj kısımlarının da yer aldığı sayı, “Rize” üst başlığı altında bir araya getirilen yazılarla Rize kültürünü daha görünür kılma çabasını yinelemiş oluyor.
RİZE’DE BAŞLAYAN BİR HAYAT ÖYKÜSÜ
Rize Defteri 5’in kapağında sizleri önemli bir isim karşılıyor: “Rize Ulemasından Mehmed Rüşdü Efendi (1879-1929)”. Torunu Süleyman Zeki Bağlan’ın kaleminden çıkan yazıda Rize’nin Derepazar nahiyesi Kirazdağı köyünde dünyaya gelip, memleketinde hıfzını ikmal edip, İstanbul’da medrese tahsilinden sonra Daire-i Umur-i Askeriyye’de Askeri Alay Müftülüğü kazanan ve ömrünün son demlerine kadar bu vazifesine devam edip Erzincan’da görevi başında hastalanıp vefat eden Mehmed Rüşdü Efendi’nin tafsilatlı biyografisini görmek mümkün. Yaşadığı dönem itibariyle pek çok önemli olaya şahitlik etmiş olan Mehmed Rüşdü Efendi, 31 Mart Hadisesi’nde yaşadıkları dikkat çekicidir. 1909 yılında Selanik’ten yola çıkıp Yeşilköye kadar gelen Yahudi ve Bulgar eşkıyalarından oluşan Hareket Ordusu, Yıldız Sarayı’nı kuşatmış, bir grup da Fatih Camii’ne oradan Sahn-ı Seman medresesine yönelmişlerdir. Fatih Camii kurşun yağmuruna tutulmuştur. O sırada medrese talebesi olan Mehmed Rüşdü’nün peşine iki eşkıya takılır ve kovalamaya başlarlar. Genç Molla isedaha önceden bildiği bir çeşmenin su deposuna girer ve böylelikle canını kurtarır. Eşkıyaların süngüleyip, öldürdüğü kimselerin cesetlerini ise akşam çöp arabaları toplayıp götürmüştür.
Rize Defteri 5’in bu sayısında yer alan diğer önemli biyografi yazılarında ise Hâfız Hüseyin Rıza Efendi, Yusuf Turan Günaydın tarafından; Hemşinli Hacı Hulusi Baba, İshak Güven Güvelioğlu tarafından; Çamlıhmeşin Çatlı Şair Mustafa Hilmi Dereci, Murat Ümit Hiçyılmaz tarafından; Hemşinli Tevfik İleri, Hasan Hüseyin Bahadır tarafından kaleme alınırken, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Rizeli siyasetçi, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz da iki yazı ile eserde yer alıyor. İlahiyatçı Ekrem Demirli’nin babası Hüseyin Demirli’yi anlattığı portre yazısı da bu sayının önemli yazıları arasında yerini alıyor.
RİZE’NİN EĞİTİM TARİHİNE KATKI
Muhsin Mete ile “Rizeli Göçmenin Kimlik, Aidiyet ve Bağlılık Anlayışı” üzerine gerçekleştirilen mülakatın renklendirdiği Rize Defteri’nde, ilk defa yer alan klasikler kısmında ise Yusuf Turan Günaydın’ın çeviriyazı metnini hazırladığı Rizevî Ahmed Hamdi Efendi’nin Bahrü’l-Hayat isimli eserini görüyoruz. Klasikler yeni açılan bir bölüm olması hasebiyle ayrıcalıklı bir önem arz ediyor. Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınmış ve ilk defa tıpkıbasımı ve çeviriyazı hali ile yayımlanan eserin devamında ise gelecek yayınlarda Rizeli başka müelliflerin sadece Osmanlıca değil, Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca yayımlanmış eserlerine de yer verileceği müjdesi veriliyor.
Rize Defteri 5’te dikkat çeken bir başka başlık ise Osmanlı döneminde “Encümen-i Muallimîn” ile başlayan Milli Mücadele yılları ve Cumhuriyetle birlikte “Muallime ve Muallimler Cemiyeti” ile devam eden muallimler örgütünün Rize ayağını temsil eden Rize Muallimler Birliği’dir. Yunus Pustu tarafından kaleme alınan yazıda Rize Muallimler Birliği hakkında çıkan ilk haberin 1924 yılına dayandığı ifade ediliyor. 1924-1925 ve 1926 senelerinde toplanan Türkiye Muallimler Birliği Genel Kongresinde Rize Muallimleri temsil edilmiş, hatta 1925 senesi kongresinde Rize’yi temsilen Muallim Ferit Bey yer alırken yine aynı kongrede Atatürk’ün eşi Latife Hanım da kongrede Rize’yi temsil etmiştir. 1952 senesine kadar faaliyetlerini devam ettirdiği kayıtlarla sabit olan derneğin en önemli sesi ise Rize Kültür Dergisi olmuştur. Saliha Kasap tarafından kaleme alınan Rize Kültür Dergisi (1958-1959) -Giriş ve Dizin- yazısında Rize Muallimler Birliği tarafından toplam 11 sayı çıkartılan süreli yayının (Mart 1958- Mayıs 1959 yılları arasında) Rize hafızasına ne denli önemli iz bıraktığını gözler önüne seriyor. Rize merkezli olarak başta eğitim, kültür, sanat, tarih, folklor, sosyal hayat ve Rize’yle ilgili her şeyin yer aldığı dergide makale, deneme, hatıra, mülakat ve şiir türünde yazılar yayımlanmış. Rize Kültür’ün ilk sayısı ise Rize’nin kurtuluş tarihi olan 2 Mart tarihine denk getirilmiş. Rize Defteri 5’te Rize Kültür Dergisi’nin bu ilk sayısının tıpkıbasımı da yer almaktadır.
Rize’ye dair yazılanlar elbette bunlardan ibaret değil. Yirminin üzerinde yazı eksik parçaları tamamlamaya eşlik ediyor. Ömer Arısoy, seksenli yılların başında Çamlıhemşin Topluca köyünde hayatıyla, Muhammet Erdoğan Rize’nin Güneysu İlçesi Ortaköy’den biriktirdiği hatıralarla tarihe kayıt düşüyor, diğer tüm yazılar gibi…
Rize Defteri 5 başta Rize ve Rizelilere ama nihayetinde hepimize unuttuklarımızı hatırlama ve derleme vazifesini tekrar hatırlatmış oluyor.