Kurtarıcıları bekleme çıkış elinde
Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf son dönemde ele aldığı denemeler ile dünyamızın sosyal, ekonomik ve siyasi gidişatına ilişkin değerlendirmelerini bizimle paylaşıyordu. Ölümcül Kimlikler, Çivisi Çıkmış Dünya ve Uygarlıkların Batışı adlı denemeleriyle 21. Yüzyıla adım atan insanlığın içine girdiği çıkmaza dair düşüncelerini, zihnimizde uyandırdığı sorular eşliğinde bize aktarıyordu. Maalouf’un bu eserlerinde geleceğe dair ümitsizliğini satır aralarında görmek mümkün. Yazarın yaklaşık 10 yıllık aradan sonra kaleme aldığı ilk roman Empedokles’in Dostları’nda bu ümitsizlikten çıkış yollarını arayışın bir de okuyucusuna bir yarı distopya üzerinden aktarmaya çalışıyor. Maalouf’un dünyanın gidişatından duyduğu ümitsizliği yeni romanında da hissetmemek mümkün değil. Daha önce kaleme aldığı romanlarının aksine bugün üzerinden bir okuma yapıyor. Yazar henüz romanının girişinde Shakespeare’den alıntıladığı epigrafla küresel gidişatın ancak mükemmel bir fırtınayla çözülebileceğine ilişkin umutsuzluğunu bize hissettiriyor
Romanın kahramanı Alexandre, bir İkinci Dünya Savaşı gazisinin oğlu, iyi bir üniversite eğitiminin ardından ilerleyebileceği bir kariyeri geride bırakıp, babasının Atlas Okyanusunun ortasında satın aldığı, Les Chirons takım adasının bir parçası olan bir adacığa, Antioche’ye (Antakya), bir nevi kendi dünyasına çekiliyor. Burada Alec Zander mahlasıyla, gazete ve dergiler için karikatürler çizerek hayatını sürdüren kahramanımızın dünyayla iki bağlantısı bulunuyor. Biri uzun dalgadan yayın yapan Atlantic Wave adlı radyo kanalı diğeriyse, küçük adanın diğer adalarla bağlantısı sağlayan ve yalnızca sular çekildiğinde ortaya çıkan La Gouay adlı bir geçit. Alec’in Antakya adasında gizemli bir komşusu Eve de ilerleyen sayfalarda karşımıza çıkıyor. Yayınladığı ilk kitabıyla büyük bir ün kazanan ancak dünyanın mevcut haline duyduğu öfke sonucu aynı adada inzivaya çekilen Eve.
YANKİLERİN DE ARTIK YANKİSİ VAR
Olaylar, Alec için hayat kendi monotonluğunda akıp giderken, beklenmedik bir gelişmeyle değişmeye başlar. Dünyadan tek haber alma kaynağı radyosu susar, tüm internet ve elektrik bağlantısı da kesilir. Alec, bu alışılmadık durumu, bir nükleer felaketin habercisi diye yorumlar. Ancak gerçek kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Kendilerine Empedokles’in Dostları adını veren bir grup, yüzyıllardır kendilerini gizlemekten vazgeçerek, dünyanın bir nükleer felakete savrulmasını önlemek için müdahale etmeye karar vermişlerdir. İlk olarak dünyanın mevcut süper gücü ABD’nin Başkanıyla bir temsilcileri vasıtasıyla iletişime geçerler. Empedokles’in Dostları’nın sahip olduğu ileri teknoloji karşısında tüm dünya tam bir acziyetle karşı karşıyadır. Öyle ki ABD Başkanı’nın uçağıyla seyahat edebilmesi dahi bu gizemli grubun onayına bağlıdır. Yazar bu yeni durumu bir karakterin ağzından “şimdi yankilerin de bir yankisi var.” sözleriyle bize aktarıyor. Empedokles’in Dostları, beraberlerinde getirdikleri yüksek sağlık teknolojisi sayesinde tüm insanların şifa kaynağına da dönüşür. İnsanlar akın akın tedavi olmak için limanlara yanaşan şifa gemilerine koşmaya başlar, bir anda tüm dünya sistemi ve devletler “yeni efendilerine” teslim olmuşlardır. Ta ki, ABD devletiyle ilişkili olduğu ortaya çıkan bir grubun gemilerden birine bombalı saldırı düzenlemesine kadar. Bu sırada Alec, olayların gelişimini gün gün bir deftere kaydetmektedir. Okuyucular da gelişmeleri Alec’in gözünden takip ediyor. Empedokles’in Dostlarının ortaya çıkmasıyla, Alec yeni durum karşısında karışık duygulara sahipken, komşusu Eve, nihayetinde kötülerin cezasını çekeceği duygusuyla mutluluğa kapılmaktadır.
ÇIKIŞI BULMAK ELİMİZDE
Amin Maalouf romanında bize kendimizi hatırlamaya ve ortak meselelerimiz konusunda tartışmaya çağırıyor. İnsanoğlunun ulaştığı gelişmişlik düzeyi ve teknolojik iletişim araçları içinde aslında ne kadar yalnız olduğunu bize sayfalar arasında gösteriyor. Öte yandan iletişim imkanları elimizden alındığında dünyada olup biten karşısında ne kadar çaresiz kalacağımız da adeta yüzümüze vuruluyor. Komşunun komşuyla ilişkisinin minimuma indiği, dünyanın sorunlarını çözmektense kaçmayı yeğlediğimiz bir dünyada, oluşacak bir felaketten, dünyadan yalıtılmış bir adacıkta olsak da önünde sonunda bizi de vuracağını anlatıyor ve eyleme geçmeye çağırıyor. Maalouf, satır aralarındaki göndermeleriyle devletlerin Covid-19 salgını karşısında ortak bir strateji ve politika geliştirememesini de eleştiriyor. Lübnan asıllı yazar insanların kendi kaderlerini ellerinde tuttuğunu, aradaki duvarları yıkmasıyla ve eğer ortak bir amaç çerçevesinde biraraya gelirlerse, dünyanın gidişatını da, dışarıdan bir gücün/kurtarıcının müdahale etmesini gerektirmeden değiştirebileceğinin işaretini veriyor. Maalouf bize yeni kitabıyla, bir kurtarıcı aramaktansa, elimizdeki imkanları kullanarak, kendimizi keşfederek, içinde bulunduğumuz zorlu şartlardan, jungledan çıkışı bulabileceğimize işaret ediyor.