Osmanlı Hariciyesinde Modernleşme ve II. Abdülhamid’in Diplomasisi
R. RUVEYDA OKUMUŞ
Osmanlı hariciyesinin modernleşme sürecinde diplomatik faaliyetler öne çıkmış ve bunlar uluslararası politikalarda uygulanır hâle gelmiştir. II. Abdülhamid’in de barışçıl diplomasiyi yoğun bir şekilde gündemde tuttuğu son zamanlarda yapılan araştırmalarla daha da gün yüzüne çıkmaktadır.
“Osmanlı Hariciyesinin Modern Temelleri” ismiyle yayınlanan kitap da işte bu dönemi yani Osmanlı hariciyesinin modernleşme serüvenini özellikle II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) diplomasinin yaşadığı değişim ve dönüşü ele alınmaktadır. Kitabın yazarı Zeynep Bostan’ın doktora tezi olarak hazırladığı ve dört bölümden oluşan eserin ilk bölümünde III. Selim, II. Mahmud ve Tanzimat dönemlerinde Osmanlı hariciyesi, ikinci bölümde II. Abdülhamid döneminde hariciyenin merkez teşkilatı, dış politika anlayışı konu edilmektedir. Üçüncü ve dördüncü bölümde ise hariciyenin yurtdışı teşkilatı olan elçilikler ve şehbenderlikler (konsolosluklar) incelenmektedir.
REİSÜLKÜTTAPLIKTAN HARİCİYE NEZARETİNE
Osmanlı klasik döneminde Divan-ı hümayun içinde nişancıya bağlı olan reisülküttaplık makamı bürokratik ve diplomatik işleri düzenlemekteydi. Reisülküttabın profesyonelleşerek hariciye nazırına dönüşmesi 1699’da Karlofça Antlaşması’nı müzakere etmek üzere sadrazam tarafından görevlendirilmesiyle başlamıştır. II. Mahmud zamanında ise Reisülküttaplık Hariciye Nezareti’ne dönüştürülür. Reisülküttap Akif Efendi de Hariciye Nazırı olarak tayin edildi ve nazırlara “paşa” unvanı verilmeye başlandı. Hariciye Nezareti ilk kurulduğunda çalışma yeri olarak Viyana sefiri Sadık Rıfat Paşa’nın konağı belirlenmiş ilerleyen dönemde diğer nezaretler ve devlet daireleriyle beraber Babıali kompleksi içinde yer almıştır.
İLK DAİMİ ELÇİLİKLERİN KURULMASI
Osmanlı hariciyesinde sürekli ve karşılıklı diplomasi anlayışı III. Selim döneminde (1789-1807) başlamıştır. Bu dönemde dört Avrupa başkentinde Londra, Paris, Viyana ve Berlin’de Osmanlı Devleti büyükelçiler tarafından temsil ediliyordu. İlk Osmanlı daimî elçisi Yusuf Agâh Efendi, 1793’de Londra’da göreve başlamıştır. Elçiler bulundukları başkentte ilgili devletin yöneticileri nezdinde Osmanlı Devleti’ni temsil etme ve siyasi ilişkileri yürütme gayesiyle gönderilmişti. Ancak 1821’de patlak veren Yunan İsyanı, Avrupa’da kurulan ilk daimî elçiliklerin sonunu getirdi. Bu dönemde sefaretlerde görev yapan Rum tercümanların payitahta kasıtlı olarak yanlış bilgi vermelerinin anlaşılması üzerine II. Mahmud tarafından bütün elçilikler ve şehbenderlikler kapatıldı.
Osmanlı nezdinde ilk daimî elçiliklerin kapanmasıyla yaklaşık on yıl süren bir ara dönem yaşanmış ardından Avrupa’da elçilikler yeniden açılmıştır. 1832’de Viyana’ya Yanko Mavroyani, 1835’de Paris’e ve 1836’da Londra’ya Mustafa Reşid Paşa, 1837’de Berlin’e Kâmil Paşa daimî elçi olarak tayin edilir. Tanzimat döneminde Osmanlı’nın yurtdışındaki elçilik ağı genişlemeye devam etmiş ve çeşitli Avrupa şehirlerinde Osmanlı elçilikleri açılmıştır.
II. ABDÜLHAMİT’İN DIŞ POLİTİKASI
II. Abdülhamid devrinde (1876-1909) dış politikada barışçıl, statükoyu koruyan ve diplomasi kullanımını önceleyen bir yaklaşım görülmektedir. Dış politikaya dair meselelerle yakından alakadar olan II. Abdülhamid İstanbul’daki yabancı devletlerin elçileriyle bizzat, yurtdışındaki Osmanlı elçileriyle ise özel şifreli telgraflarla iletişim kuruyordu. Bu dönemde Avrupa’daki siyasi gelişmelerin yakından takibi için Yıldız Sarayı’nda Avrupa basını düzenli olarak taranmaktaydı. II. Abdülhamid devrinde öne çıkan Hariciye Nazırları da Mehmed Said Paşa (1885-1895) ve Ahmed Tevfik Paşa (1895-1909) olmuştur.
II. Abdülhamid devrinde yabancı devletlerin başkentlerinde bulunan elçilerin devlet yetkilileriyle mülakatlar, özel günlerin kutlanması, haber alma ve istihbarat faaliyeti, muhaliflerin ve yabancı basının takibi, uluslararası sergilere katılım, siyasi meselelerde müzakereler, siparişlerin temini gibi görev alanları bulunmaktaydı. Bunlar içinde belki de en ilginç olanı II. Abdülhamid’in yabancı ülkelerden getirtmek istediği çeşitli ürünleri elçiler vasıtasıyla temin etmesiydi. Elçilerin yakından ilgilendiği bu siparişler arasında egzotik bitki ve hayvanlar, atlar, kuşlar, kurgu eşyalar, müzik aletleri, sigara bulunmaktaydı.
Osmanlı şehbenderlik ağına II. Abdülhamid zamanında yenileri eklenerek Asya, Afrika, Güney Amerika ve Avustralya gibi uzak kıtalara kadar genişlemiştir. Bu genişlemenin en önemli iki sebebi Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklarda yeni devletlerin kurulması ve II. Abdülhamid’in Panislamist politikasıydı. Kurulan şehbenderlikler Osmanlı vatandaşlarının ticari işlerinin görülmesini ve korunmasını da sağlıyordu. 1877’de muvazzaf ve fahri şehbenderler dahil olmak üzere 147 olan şehbenderlik sayısı II. Abdülhamid devrinde artış göstererek 1909’a gelindiğinde 228 olmuştur.
II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra Jön Türklerin iktidara gelmesiyle Sultan’ın hariciyede getirdiği uygulamalara son verilmiş bazı elçilik ve şehbenderlikler kapatıldığı gibi tensikat uygulamasıyla personel sayısı da azaltılmıştır.
Eserde Osmanlı hariciyesine dair literatürde yer alan ikincil kaynakların yanı sıra Osmanlı Arşivi, Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivi ile Osmanlı Devleti salnameleri ve Hariciye Nezareti salnamelerinden istifade edildiği görülmektedir. Kitabın sonunda Osmanlı hariciye mensuplarını, Babıali ve sefarethane yapılarını gösteren çeşitli fotoğraflara yer veriliyor. Ayrıca Osmanlı daimî elçiliklerinin ve şehbenderliklerinin açılış tarihleri, şehirleri, elçilik kadrolarını gösteren tablo ve haritaların yer alması esere önemli bir katkı sağlamaktadır. Modern dönemde Osmanlı hariciyesine ve diplomasisine dair okuma yapmak isteyenler için bu eser bir başucu kaynağı olarak görülebilir.