Gök bugün evime ne kadar yakın
Demirin Demiri Kesme Sesi, Can Acer’in ilk şiir kitabı. Üç bölümden oluşuyor. İçinde toplam 26 tane şiir var. Şiirlerin genelinde “ölüm”, “baba”, “yatılı okul”, “şehir” ve “aşk” konularıyla karşılaşıyoruz. Daha çok da “ölüm”. Ölüm, Can Acer şiirinde kilit nokta. Genç şairimiz neredeyse her konuyu ölümün yedeğinde ele alıyor. Ölüm, Can Acer şiirinde anlamlandırma merciidir. Diğer ifadeyle Acer’e göre ölüm yoksa hayatın da bir anlamı yoktur. Ben ölümü bu şekilde işleyen başka bir modern şair biliyorum. İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu şiiri düşünülebilir belki bu bağlamda. Klasik şiirimizden ise Yunus Emre aklıma geliyor. Yunus Emre de, mezarlıkları tasvir eder, cenazenin kaldırılışını anlatır, sık sık ölümü düşünür ve hatırlatır. Modern şairler ise, ölümden kaçar. Onlar ölümü sadece devrim veya savaş bağlamında düşünürler. Albert Camus’nün saçma diye nitelendirdiği dünya ve hayat, ölümün olmadığı, ölümün hayattan tart edildiği bir hayat ve dünyadır. Camus’un Yabancı’sı bu yüzden hapse düştüğünde, düşündüğü iki konudan biridir ölüm. Diğeriyse şehvettir. Şehvetle anlatılmak istenilen dünyadır. Ölümle anlatılansa, öbür dünyadır. Bu iki dünya birbirinden ayrı düşünülmeye başlandığında anlamsız, saçma bir hal alırlar.
ÖLÜME GÜZELLEME
Can Acer, Camus’nün saçma dünyasında yaşamıyor, aksine ona karşı çıkıyor. Başka bir örnekse, bilindiği üzere modern hayatta mezarlıklar şehrin dışına taşınır. O yüzden modern şehirler için genellikle ruhsuz tanımlaması yapılır. Can Acer ise mezarlıkları ve ölüm gerçeğini getirip şehrin ortasına koyar. “Değirmenin karşısında durdum.” diyor mesela. Zarifoğlu’nun deyişiyle “bir değirmendir bu dünya”. Acer, dünyanın karşısında durur. Dünyanın karşısına ölümü koyar da diyebiliriz. “güzeldi acı çekmeyi bilen kadınların/ölü bir güvercin, gözlerine hulûl etmiş sanırdım” diyor başka bir şiirindeyse. Güzelliği ölümle tanımlıyor. Can Acer için zaten ölüm çirkin, uzaklaşılması gereken, korkunç ve kötü bir şey değildir. Ölüm aksine güzeldir. Çünkü güzel de ancak ölümün varlığıyla anlamına kavuşur. “çarpıntıyla düşünmüyorum artık öleceğim saati/ merak etmiyorum cesedime ilk kimin dokunacağını” diyor “Gök Bugün Evime Ne Kadar Yakın” isimli şiirinde. Oysa “Tören Bayrakları”nda “cenazemi kim yıkayacak/ emeklisi gelmiş bir imamın kıllı küçük elleri” demişti.
Can Acer’in şiirlerinde diğer dikkatimi çeken husus, birkaç mısraıyla bir sahneyi canlandırabilmesidir. Bu konuda o kadar başarılı ki, bazen tek mısraıyla okuyucusunun karşısına bir resmi, olayı, sahneyi, daha doğrusu imgeyi çıkarabiliyor. Bence bu yönü, Can Acer şiirinin en güçlü tarafı. Mesela “becerikli elleri ve kaldırıma alışmamış adımlarıyla/ gündelikçi kadınlar”, “bir fotoğraf karesinden diğerine geçer gibi/ geçer bakımlı kızlar” mısralarında olduğu gibi Acer fotoğraf çeker, sahne kurar, atmosferi bu şekilde görüntülerle, canlandırmalarla oluşturur.
Tabi daha söylenecek çok şey var Demirin Demiri Kesme Sesi için. Fakat bir yandan da genç şairin ikinci şiir kitabını beklemem gerektiğini düşünüyorum. Yine de ilk kitap için eyvallah demek lazım Can Acer’e. Eyvallah!