Kırılmadık Ne Kaldı? - 27 -
Özellikle AB müktesebatına uyum adı altında, T.B.M.M’den peş, peşe çıkarılan yasalar; ülke bütünlüğünü tehdit ediyor algılaması yaratmış ve ‘milliyetçi ve ulusal kesimler tarafından, ‘ulusal çıkarlardan ödün veriliyor’ eleştirilerine maruz kalmıştır.
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde; ‘Cumhuriyet Mitingleri’ adıyla AKP’nin Cumhurbaşkanlığı konusundaki tutumunu eleştirmek ve laikliğe destek vererek, milli değerlere sahip çıkmak adına, ulusalcı kesim tarafından organize edilen, ülke geneline yayılan ve milyonlarca vatandaşımızın katıldığı bir seri mitingler düzenlenmiştir.
Ülke geneline yayılan bu mitingler, dünya kamuoyunca da yakinen takibe alınmış, ülke yönetiminde bulunan AKP ve kadrolarının bu sürece bakış açısı, yapılan bu mitingler karşısında takındığı tavır ve uygulamaları, dikkatle izlenmiş; zaman, zaman şiddetle eleştirilmiştir.
Bunun yanı sıra özellikle 2007 yılı sonrasında ülke genelinde giderek yaygınlaşan, dini odaklı türlü söylem ve eylemlerin; milletimiz üzerinde yarattığı farklı algı ortamlarının oluşması; özellikle ABD’nin, AKP ve yönetim kadrosuna önemli bir rol biçtiği BOP projesi; Türkiye’de büyük bir tasfiyeyi zorunlu kılıyordu!
Kısa bir süre içinde Orta Doğunun yeniden biçimlendirilmesi açısından birçok Arap ülkesinde ‘uyumlu İslamcıların’ iktidara gelmesi şeklinde hayata geçirilecek olan bu yapısal dönüşüm için bu coğrafyada kendisine yol arkadaşlığı yapacağı gözüyle bakılan AKP’nin bu anlamda öncü rolü oynaması kaçınılmazdı.
İşte bu amaçla 12 Haziran 2007 tarihinde, Ümraniye’de bir gecekonduya yapılan baskınla ortaya çıkan ve dünyada eşine az rastlanır bir siyasal yargılama süreci başlatılmış oldu.
Kerameti kendinden menkul bir ‘Ergenekon Örgütü’ kurgulanarak açılan bu ilk büyük siyasi davayı, Balyoz, Oda TV, Devrimci Karargâh, KCK, 28 Şubat, 12 Eylül davaları izlemiştir.
Bu davalar sonucunda, tutuklananlar arasında; yüksek rütbeli komutanlar, subaylar, astsubaylar, siyasiler, bilim adamları, gazeteciler, yazarlar, iş adamları, rektörler ve hatta Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 26’ncı Genel Kurmay Başkanı bile vardı..!
Bu operasyonların en ilginç tarafı, böylesi bir terör örgütünü kurmak suçlaması ile karşı karşıya kalan pek çok tutuklu arasında birbirlerini hiç tanımayanların da olmasıydı!
Ve süreç başlamıştı…
Başlatılan operasyonların hemen ardından gerçekleştirilen yasal düzenlemelerle birlikte; silahlı kuvvetlerin komuta kademesinin, pek çok üst rütbeli subayının tutuklanması; hukuk tarihimize ‘Balyoz’ davası adıyla geçen, kamuoyunu şaşkına çeviren dava sürecine dönüşmüştü.
Bu sürecin ilerleyen zaman diliminde ise:
Her biri ‘dijital sahte deliller’ mağduru olan ama iktidara mensup siyasilerin ‘orduya kumpas kuruldu’ açıklamasıyla; hürriyetlerine el konulduğu anlaşılan; ancak kamu vicdanını kanatan uzun süreli hapis cezalarına çarptırılarak; adeta kendi ülkesinde tutsak edilen yüzlerce general, amiral, subay, astsubay algısı yaratması,
2014 yerel seçimleri öncesinde AKP iktidarı ve yönetim kadrolarının; iktidara geldikleri günden beri en büyük destekçisi, yol arkadaşı, Fethullah Gülen ve Cemaati ile özel dershanelerin kaldırılması çerçevesinde yollarını ayırarak, kavgaya tutuşması,
17 – 25 Aralık süreçlerinden sonra başlayan taraflar arası siyasi güç gösterisinin ülkemizin hemen, hemen her kesiminde başlaması,
Bu süreçte yargı ve yürütme arasında başlayan sürtüşmelerin, uyumsuzlukların pek çok davayı olumsuz yönde etkilemiş olması,
Yılların yarattığı bu olumsuz ve gözü yaşlı yıllar sonucunda; AKP iktidarının icraatlarını destekleyenler, desteklemeyenler olarak ülke genelinde yaşanan kutuplaşmanın vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkisinin giderek artması,
En nihayetinde;
2014 yılında Cumhurbaşkanlığı, ardından 2015’te yapılacak genel seçimler; Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal, sosyal ve ekonomik geleceği açısından büyük önem kazanacaktı…
Yukarıda önemine istinaden sıralamış olduğum bu hususlar:
Ülkemize, Türk Milletinin geleceğine ya yeni gözü yaşlı yıllar katacak! Ya da, Türk Milletinin birlik ve beraberliği, her türlü güçlüğün üstesinden gelerek, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü muhafaza edecek ve ülkemiz; bulunduğumuz coğrafyada gelişmeye, dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülkelerden birisi olma yolunda azim ve istikrarla ilerlemeye devam edecektir.