Добавить новость
ru24.net
World News
Март
2025
1 2 3 4 5 6 7 8 9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

Osmanlı âlim ve sûfilerini unutulmaktan kim kurtardı?

0

İslam ilim ve düşünce geleneğinde âlimlerin ve zahidlerin yaşam hikâyeleri her zaman büyük bir ilgi görmüştür. Onlara dair anlatılan öğretici hikâyeler erken dönemlerden itibaren sadece şahsi birer hatıra olarak değil, aynı zamanda ilim dünyasının şekillenmesinde önemli bir araç olarak kabul edilmiştir.

Bu yüzden her disiplinin önde gelen isimlerinin biyografileri ya çeşitli eserlerde bölümler halinde yer almış ya da tamamen bağımsız kitaplar olarak yazılmıştır. İşte bu biyografi yazım tarzı “tabakat literatürü” adıyla anılan ve yüzyıllar boyunca gelişen bir gelenek haline gelmiştir.

Aslında bu gelenek modern biyografi yazıcılığından çok daha önce, eleştirel bir hassasiyetle şekillenmişti. Özellikle hadis ilminin temel taşlarından biri olan “rical ilmi” sayesinde güvenilir hadis ravilerini belirleme çabası zamanla tabakat yazıcılığını besledi.

Osmanlı’ya gelindiğinde ise bu geleneğin zirve noktasını büyük âlim Taşköprülüzade’nin unutulmaz eseri Şaka’ik oluşturdu. Bu eser sadece geçmişin bir yansıması değil aynı zamanda Osmanlı ilim dünyasında köklü bir yenilenmenin de öncüsüydü. Onun açtığı bu yol, yıllar boyu süren Şaka’ik tercümeleri ve eklemeleriyle (zeyiller) devam etti ve Osmanlı ulema biyografileri geleneğini daha da güçlendirdi.

Osmanlı’nın büyük âlimi: Taşköprülüzade kimdir?

Osmanlı ilim dünyasının en parlak isimlerinden biri olan Taşköprülüzade İsâmüddin Ebü’l-Hayr Ahmed Efendi, 2 Aralık 1495’te Bursa’da dünyaya geldi. Babası Taşköprülüzade Muslihiddin Mustafa Efendi de devrin önemli âlimlerindendi. Hem anne hem de baba tarafından ulema soyundan gelmesi, onun daha çocuk yaşlardan itibaren ilimle iç içe büyümesini sağladı.

Genç yaşta devrinin önde gelen âlimlerinden dersler aldı ve eğitimini tamamladıktan sonra 1525 yılında müderris olarak görev yapmaya başladı. Kariyerinde ilerleyerek kadılığa geçti ancak bu kararından pişman oldu. Hatta kadılık yaptığı yılları eserlerinde “zayi olmuş yıllar” olarak anarak, asıl sevdiği meslek olan müderrisliğe geri döndü. Hayatının geri kalanını ilme ve eser yazmaya adadı.

Taşköprülüzade, özellikle Osmanlı ulemasının biyografilerini topladığı eş-Şeka'iku’n-nu'mâniyye fî ulemâ'i'd-devleti'l-Ossmâniyye adlı eseriyle tanınsa da kelam, felsefe ve birçok ilim dalında kaleme aldığı eserlerle de büyük bir miras bıraktı. Onun çalışmaları, Osmanlı ilim geleneğinin en önemli yapı taşlarından biri olarak kabul edilir.


“Osmanlı Devleti Âlimleri İçerisindeki Dağ Laleleri”

Osmanlı ilim dünyasının en önemli biyografi eserlerinden biri olan Şaka’ik, yalnızca içeriğiyle değil, oluşturduğu gelenekle de büyük bir öneme sahiptir. Taşköprülüzade’nin 1558 yılında, vefatından üç yıl önce tamamladığı bu eser, Osmanlı âlimleri ve sufilerini bir

araya getiren ilk kapsamlı biyografi kitabı olmasıyla öne çıkar.

Eser, Osmanlı padişahlarının saltanat dönemlerine göre düzenlenmiş on tabaka (bölüm) halinde yazılmış olup, Osman Bey’den Kanuni Sultan Süleyman’a kadar geçen süreci kapsar. Arapça kaleme alınan eserin tam adı eş-Şaka’iku’n-Nu’maniyye fî Ulemâ’i’d-Devleti’l-Osmaniyye olup, Türkçeye “Osmanlı Devleti Âlimleri İçerisindeki Dağ Laleleri” olarak çevrilebilir.

Bu isim, Taşköprülüzade’nin Osmanlı ulemasına duyduğu saygıyı zarif bir şekilde ifade eder. Aynı zamanda, bazı araştırmacılar eserin adındaki “Nu‘maniyye” kelimesinin Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye bir gönderme olduğuna da dikkat çeker.


Unutulmaya yüz tutmuş hayatların hafızası

Şaka'ik, Osmanlı’nın kuruluş yıllarından başlayarak 1558 yılına kadar yaşamış 371 âlim ve 150 sufinin biyografisini içeren eşsiz bir eserdir. Taşköprülüzade, bu isimlerden bazılarını bizzat tanımış, bazılarını ise onların çocukları ve torunlarından dinleyerek kaydetmiştir. Kimi isimleri ise çocukluk yıllarından itibaren eserleri inceleyerek, büyük bir merak ve titizlikle derlemiştir.

Bu kitabı yazmasının temel nedenlerinden biri de, hatıraları unutulmaya yüz tutmuş âlim ve şeyhlerin hayat hikâyelerini kayıt altına alarak gelecek nesillere aktarmaktı. Taşköprülüzade’nin kendi ifadeleriyle, o daha genç yaşlardan itibaren ulemanın menkıbelerini toplamaya büyük bir tutkuyla yönelmiş ve biriktirdiği bilgileri sistemli bir şekilde bu eserde bir araya getirmiştir:

“Derim ki; sağımı solumdan, dosdoğruyu imkânsızdan ayırt etmeye başladığım günden beri âlimlerin menkıbelerini ve onlara dair haberleri takip etmeye tutkun, başarılarını ve eserlerini ezberlemeye çok istekliydim. Sonunda bu kabilden kitap ve defterlerin içini dolduracak ciddi bir birikim oluştu. Tarihçiler nakil yoluyla ulaşan ya da seçkinlerin anlattıklarıyla âlim ve ileri gelenlerin menkıbelerini yazmış ancak hiçbiri bu ülkenin âlimlerinin hikâyelerini bir araya getirmeye yönelmemişlerdir. Hatta dillerinde ne yaşayanların ne de ölüp gidenlerin isimleri ve izleri kalmıştı. Üstünlük ve olgunluk sahibi biri bu durumu müşahede edince benden Anadolu âlimlerinin menkıbelerini toplamamı istedi. Ben de her şeyin sahibi olan Hayy ve Kayyûm’dan yardım dileyerek bu talebe olumlu yanıt verdim.”

Eserin en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece fakih, muhaddis ve mütekellimlerin değil, aynı zamanda tasavvuf ehlinin de biyografilerine yer verilmiş olmasıdır. Zira tasavvuf geleneğinde, şeyhlerin hayatları ve menkıbeleri, sadece kişisel hikâyeler değil, aynı zamanda ilmin aktarımı açısından büyük önem taşır.

Tasavvufun temsil ettiği hakikat bilgisi, yazılı kültürden ziyade tecrübeyle, yani birebir aktarımla nesilden nesle ulaştığı için, Şaka’ik’te yer alan meşayih biyografileri bu disiplindeki sürekliliğin anlaşılması açısından hayati bir kaynak olmuştur.

Kadim felsefe bir kenara bırakılırsa, hiçbir disiplinin bilgininin hayatı ve deneyimleri, tasavvuftaki kadar merkezi bir öneme sahip değildir. Bu yüzden, Şaka’ik sadece bir biyografi kitabı olmanın ötesinde, Osmanlı’daki ilmi ve manevi mirası kayıt altına alan, adeta bir bellek inşasıdır.


Şeyh Edebali ve Osman Gazi’nin rüyası

Şaka’ik, Osmanlı tarihine dair pek çok önemli bilginin yanı sıra, halk arasında yaygınlaşan bazı meşhur anlatıların da kaynağıdır. Özellikle Osmanlı’nın kuruluşuna dair efsanevi anlatılardan biri olan Osman Gazi’nin rüyası, bu eserde Şeyh Edebâli’nin biyografisinin geçtiği ilk bölümde yer alır.

Şeyh Edebâli, Osmanlı’nın manevi kurucularından biri olarak kabul edilir. Taşköprülüzade’nin aktardığına göre, büyük bir servete sahipken tasavvuf yoluna giren Edebâli, Osmanlı döneminde yolcuların konaklayabileceği bir zâviye inşa ettirmişti. Osman Gazi de bazı geceler burada kalıyordu. İşte, o gecelerden birinde gördüğü meşhur rüya şöyle anlatılır:

“Sultan Osman, bir gece Şeyh Edebâli’nin zâviyesinde konakladı. O gece rüyasında, Şeyh Edebâli’nin göğsünden bir ay doğduğunu ve kendi koynuna girdiğini gördü. O sırada göbeğinden büyük bir ağaç yükseldi; dalları tüm ufuklara uzandı. Ağacın altında büyük dağlar belirdi, içlerinden nehirler fışkırıyordu. İnsanlar, hayvanlar ve bahçeler bu nehirlerden faydalanıyordu. Sultan Osman bu rüyayı Şeyh Edebâli’ye anlattığında Şeyh ona şöyle dedi: "Müjdeler olsun sana, saltanat mertebesine eriştin. Müslümanlar senden ve evladından büyük fayda görecek. Ben de kızımı sana nikahlıyorum.”


Osmanlı’nın ilk kazaskeri nasıl seçildi?

Osmanlı’nın kuruluş dönemine dair en ilginç hikâyelerden biri, Çandarlı Halil Efendi’nin ilk kazasker olarak atanma sürecidir. Şaka’ik’te aktarılan bu olay, sadece bir atama hikâyesi değil, aynı zamanda Osmanlı’daki hukuk ve devlet geleneğinin temellerinin nasıl atıldığına dair önemli bir anekdottur.

Taşköprülüzade’nin anlatımına göre, Sultan Orhan Bey bir gün dönemin saygın âlimlerinden Alaeddin el-Esved’i ziyaret eder. Eve vardığında hocasını namaz kılarken bulur ve bir süre bekler. Ardından talebelere kendisinin de namaz kılmak istediğini söyler. Bunun üzerine Çandarlı Halil Efendi öne geçerek Sultan’a namaz kıldırır.

Namazdan sonra Alaeddin Efendi ile sohbet eden Orhan Bey, savaş sırasında halkın kendisinden hüküm vermesini beklediğini ancak kendisinin şeriat hükümlerini bilmediğini dile getirir. Bunun üzerine hocasına, kendisiyle sefere katılacak ve gerektiğinde halk arasında adaletle hüküm verecek bir talebesini belirlemesini ister. Alaeddin Efendi, odadaki herhangi bir talebenin bu göreve uygun olduğunu söyler. Ancak bunu duyan öğrenciler, zor bir göreve seçilmemek için başlarını öne eğer.

Orhan Bey, durumu fark edince hocaya kendisinin birini seçmesini ve gerekirse zorla götüreceğini söyler. Bunun üzerine Alaeddin Efendi, Çandarlı Halil Efendi’yi işaret eder. Halil Efendi bu görevi istemese de gözyaşları içinde Sultan Orhan’la birlikte sefere katılır ve böylece Osmanlı’nın ilk kazaskeri olur.


Osmanlı ilim geleneğinin hafızası

Taşköprülüzade’nin Şaka'ik adlı eseri erken dönem Osmanlı ilim ve düşünce geleneğinin hafızası niteliğindedir. Osman Gazi’nin rüyasından Çandarlı Halil Efendi’nin ilk kazasker oluşuna kadar aktarılan anlatılar, Osmanlı’nın kuruluş mitlerinden devletin hukuk düzeninin oluşumuna kadar geniş bir yelpazede önemli bilgiler sunmaktadır. Bu eser, Osmanlı ulemasının toplum içindeki rolünü, devletle ilişkisini ve ilmin nasıl aktarıldığını anlamak için de eşsiz bir kaynak niteliğindedir. Eser aynı zamanda sadece resmi tarih anlatılarının değil, halk arasında yayılan menkıbelerin de ilk yazılı kaynaklarından biri olarak Osmanlı kültürel mirasının temel taşlarından biri olmuştur. Şaka’ik Osmanlı’nın ilmi ve manevi mirasını tescil eden, âlimlerin ve sufilerin izlerini geleceğe taşıyan bir eser olarak bugün dahi değerini korumaya devam etmektedir.


72 yıldır her şeyi yazıyor: 92 yaşındaki adam adeta tarih ansiklopedisi

Göbeklitepe'den sonra Hititler de dünya sahnesinde

Osmanlı’da Ramazan




Moscow.media
Частные объявления сегодня





Rss.plus




Спорт в России и мире

Новости спорта


Новости тенниса
Екатерина Александрова

Александрова не смогла пройти в третий круг турнира в Индиан-Уэллсе






В Москве прошла церемония награждения лауреатов второй всероссийской премии «ЖЕНЩИНА-ПРИZVАНИЕ»

SHOT: в Москве пенсионерка обгорела, пытаясь сделать свечи к 8 Марта

Названы районы «старой» Москвы, которые могут вырасти в цене

Реставрацию Ростокинского акведука начали в Москве