Abdülhamit Bilici - Bülent Arınç'ın suçu
İnsan ciddi bir sorgulama sonucunda fikir değiştirip dün söylediğinin tam tersini düşünmeye başlayabilir.
Bu durum çok sık tekrarlamıyorsa ve tutarlı bir açıklaması varsa normal karşılanabilir. Ancak bu bir alışkanlık halini almışsa ortada ciddi bir problem var demektir. Sağlıklı bir toplumda böyle insanların sözünün ağırlığı ve itibarı olmaz. Çünkü fikirleri sürekli değişen birinin bugün söylediklerinin yarın değişmeyeceğinin garantisi de yoktur. Hele bir de bu değişimlere yalan da ekleniyorsa durum daha fena olur.
Nedense ülkemizde bir süredir bu doğal ayıklama mekanizması felç olmuş gibi. Dün dediklerinin bugün tam tersini söylemeyi alışkanlık haline getirenler hiçbir yaptırımla karşılaşmadığı gibi itibar görmeye de devam ediyor. Buna dair bir sürü örnek verebiliriz;
28 Şubat sürecinde etkin olan MGK ve masum vatandaşların bir kısmını iç düşman diye tanımlayan “kırmızı kitap”ı dün çok kötü görenlerin, şimdilerde bunları aynı amaçla kullanması tuhaf değil mi?
Dün derin yapılardan hesap sorma yolunu açan Ergenekon davalarının savcısı olduğunu söyleyenlerin, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının hemen ardından aynı davalara “milli orduya kumpas” demeye başlaması anormal değil mi?
DÜN VE BUGÜN ARASINDAKİ DEV ZİKZAKLAR
Yargının siyasallaşmasından yakınanların, siyasete uygun bir yargı oluşturmak için resmen seferberlik ilan etmesi yanlış değil mi?
Dün Fethullah Gülen Hocaefendi'yi “Papa ile kol kola olmak” ile suçlayıp, sonra “Kutsiyet Penahları” diye övücü ifadelerle Papa'yı sarayda ilk yabancı konuk olarak ağırlamak tuhaf değil mi?
Düne kadar mitinglerde İsrail'i terör devleti diye suçlayıp, bugün "İsrail'e ihtiyacımız olduğunu kabul etmemiz lazım" demek, hatta Mavi Marmara'daki katliamı yapan İsrail askerleri hakkındaki kırmızı bültenleri rafa kaldırmak, bu ülkeyle ticareti katlamak yaman bir çelişki değil mi?
Aylarca Rabia gösterileri düzenleyip şimdi Sisi ile yakınlaşma yollarını aramak ilginç değil mi?
Baştakilerin her konuda fikir değiştirmesi, toplum için de devlet için de büyük sorun. En güçlü devletler bile bu kadar zikzağa dayanamaz.
Böyle zikzakların en büyük zorluğunu ise galiba en yakın daireden başlayarak taraftarlar ve takipçiler yaşıyor. Düşünün ki, Ergenekon davalarının büyük demokrasi hamlesi olduğunu anlatan onlarca kitap yazmışsınız. Ama konumunuzu sürdürmek için hepsini bir anda çöpe atmanız gerekiyor.
Ya da İsrail aleyhine o kadar atıp tutmuşsunuz. Ama "İsrail'le dostuz" açıklaması gelince eğilip bükülerek İsrail'le dost olmanın Filistin için ne kadar yararlı olduğunu anlatan yazılar yazacaksınız.
Veya lideriniz, oturma düzeni dâhil her ayrıntısını kendisiyle konuşarak yaptığınız Dolmabahçe toplantısından haberi olmadığını söyleyince, sesinizi çıkarmayacaksınız.
İktidar medyası, ilk başta Dolmabahçe toplantısını, ‘Barışa dev adım' manşetleriyle görmüştü. Mesela Yeni Şafak, ertesi gün Dolmabahçe haberini şöyle veriyordu: “Hükümet temsilcileri ve HDP heyeti Dolmabahçe'de ortak bir açıklama yaparak mutabakata varıldığını duyurdu”. Davutoğlu ise çözüm sürecinin yeni bir zemine oturduğunu söylüyordu. Erdoğan da, “Silahların bırakılması çağrısı, bizler için çok önemli bir beklentiydi. Çözüm süreciyle devam eden ve noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrı.” diyordu.
Ancak 23 gün sonra bu çok olumlu hava birden tam tersine döndü. Çünkü Erdoğan, Dolmabahçe'yi yanlış bulduğunu duyurdu. Değişen tek şey ise Selahattin Demirtaş'ın 17 Mart'ta yaptığı "Seni başkan yaptırmayacağız" açıklaması.
Erdoğan'ın yeni tavrı ortaya çıkınca 3 yıldır PKK, Öcalan ve HDP güzellemesi yapan, bunlara en küçük eleştiride bulunanları barış ve Kürt karşıtı ilan eden iktidara yakın çevreler HDP'ye ve Demirtaş'a saldırıya geçti...
AK PARTİ'NİN PERİNÇEK ÇİZGİSİ VE İTİRAZLAR
Öyle görünüyor ki, yaşanan bunca U dönüşüne bir şekilde ayak uyduran AK Parti'nin kurucu isimlerinden Bülent Arınç, Dolmabahçe meselesinde gerçeğin tersyüz edilişini bir türlü hazmedemedi. O gün başbakan yardımcısı olan Arınç, bazı meslektaşları ve iktidar medyası gibi anında tornistan yapmak yerine bildiği doğruları söylemeyi seçti. Dolmabahçe'nin tamamen Erdoğan'ın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini ifade etti.
Arınç'ın bugün linç edilmesinin, hain ilan edilmesinin nedeni, AK Parti'nin kuruluş ruhuna ve ilk iki dönemde vaat ettiklerine aykırı gidişata ve hukuksuzluklara geç de olsa itiraz etmesi. Arınç gibilerin asıl suçu ise partilerini Perinçek'i mutlu edecek bir çizgiye götüren bu savrulmaya zamanında itiraz etmemeleri.
AK Parti'de önemli görevlerde bulunan ve şimdilerde sessizce kenarda durmayı tercih eden bir isme, geçenlerde son 2-3 yıldaki başkalaşma ve yozlaşmanın nedenini sormuştum. Verdiği cevap, demokrasiye katkıları nedeniyle İslam dünyasına örnek gösterilen bir partinin tek adam hareketine nasıl dönüştüğünü inceleyen tarihçiler ve bundan sonra siyasetle uğraşacaklar için önemli bir ipucuydu: "Halife Hz. Ömer'e (ra) itiraz eden o yaşlı kadının cesaretini gösterip yanlışlara ses çıkaramadığımız için."
Yazarlarımıza sorun
Okurlarımızın mail ve sosyal medya hesaplarından gönderdikleri; olaylara ve yayınlarımıza dair eleştiri ve görüşler yayın mutfağına ışık tutuyor. Şimdi de bu bölümde ilgiyle takip ettiğiniz gazetemizin yazarları sorularınızı cevaplayacak. Yazarlarımızdan cevabını merak ettiğiniz soruları e-mail ve sosyal medya yoluyla bize ulaştırın. Yazarlarımız da “Okur mektubu” köşesinden cevap versin. Ahmet Turan Alkan ile başlayacak olan renkli okur röportajları için sorularınızı bekliyoruz.
Ayrıca Zaman web sitemizdeki yenilikler de sürüyor. Yeni başlayan Zaman Blog sayfalarına ilgi büyük. Her gün sayfaya katılan yeni yazarların kaleminden çok renkli konularda hoş yazılar okuma imkânı buluyoruz. Web sitemizdeki Zaman Blog bölümünü hâlâ ziyaret etmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz. Bu hafta başlayacak yeni bir uygulamayla gündemden ne kadar haberdar olduğunuz konusunda kendinizi test etme imkanı bulacaksınız. Editörlerimiz, spor, siyaset, ekonomi, kültür, dış politika gibi alanlarda yaşanan önemli olaylara dair zevkle cevaplayacağınız testler hazırlayacak. Web sitemizdeki bu soruları cevaplarken hem gündemde öne çıkan konuları hatırlayacak hem de gelişmelerden ne kadar haberdar olduğunuzu göreceksiniz.
Turning Points 2016 yayında!
Dünyanın önemli basın kuruluşlarından The New York Times'ın 41 ülkede partner kuruluşlarla yayınladığı Turning Points isimli bir dergisi var. Yıllık bir yayın olan bu dergiyi 2015'te yine Zaman işbirliği ile Türkiye'ye kazandırmıştık. 2016 yılına ait ikinci sayısı seçkin kitapçılardaki yerini aldı. Türkçe olarak yayımlanan ‘Turning Points: Global Agenda', geride bıraktığımız 2015 yılının analizini yaparken, 2016 yılına dair de siyasi, ekonomik, stratejik açılardan çok değerli öngörülere yer veriyor.
Dergide Türkiye ve dünyadan önemli isimlerin görüş ve makaleleri yer alıyor. Mesela Google Yönetim Kurulu Başkanı Eric Schmidt, “İnternette daha iyi bir dünya inşa etmek” başlıklı yazısında “Teknoloji demokrasiye yardımcı oluyor mu?” sorusuna cevap arıyor. Ayrıca dikkat çekici iki soruya tanınmış isimlerce verilen cevaplar da dergide. “Demokrasi kazanacak mı?” sorusunu dünyaca ünlü Nobel ekonomi ödüllü Paul Krugman, Tony Blair İnanç Vakfı'nda Başdanışman ve Strateji Direktörü Ed Hüseyin ve Avrupa Yeniden İnşa ve Kalkınma Bankası'nda Dış İlişkilerden ve Ortaklıklardan Sorumlu Genel Müdür Alan Rousso gibi isimler cevaplıyor. “Hayattaki en güzel şeyler bedava mı?” sorusuna ise Yunanistan eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis ve Çinli oyuncu ve aktivist Yao Chen cevap veriyor. New York Times yazarı Roger Cohen, IŞİD'in Avrupa'daki terör eylemlerinin ne anlama geldiğini yazıyor.
Bilgi Üniversitesi'nden iletişim uzmanı Erkan Saka, dijital dönüşüm açısından 2015'i değerlendirirken, Sezin Öney “Gazeteciliği nasıl korumalı?” sorusu üzerine kafa yoruyor. Dergide ayrıca Fotoğraf Editörümüz Selahattin Sevi imzasıyla Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya tehlikeli yolculuğu fotoğraflarla anlatılıyor.
Oldukça zengin içeriğe sahip bu dergiyi okurken, eminim ufuk açıcı bilgi ve bakış açıları kazanacaksınız. Derginin hazırlanmasında emeği geçen Abdullah Yavuz Altun'a çok teşekkür ederim.