Eşimin kıyafetine karışabilir miyim?
Kıyafet, eve geç gelme, makyaj gibi mevzular evlilikte her zaman tartışma konusudur. Üslubunuzu doğru kullanarak bu sorunları aşabilirsiniz.
Genç kadın, ‘Evlendiğimizde beni böyle görmüştün ve kabul etmiştin şimdi kıyafetlerime karışamazsın.' derken, eşi ‘O zaman öyle kabul edebiliyordum ama şimdi fikrim değişmiş olamaz mı?' diye ekledi. Tartışmaları ‘Ben böyleyim, beni böyle kabul et' haykırışı ve bu haykırış karşısında ‘Kabul edemem değişeceksin başka yolu yok!' cevabıyla devam etti.
Yukarıdaki tartışma veya benzerleri maalesef ki birçoğumuzun evinde yaşanıyor.
Konu bazen kıyafet, bazen sosyal aktiviteler, bazen makyaj ve hatta bazen de boş zaman uğraşları uzlaşılamayan konularımızdan olabiliyor.
Birbirimize karışabilir miyiz?
Evlilik tarafların bireyselliklerini kaybetmeksizin bir bütün oldukları bir müessesedir.
Yani bir kadın ve bir erkek evlenirler. Sonrasında kadına göre ve erkeğe göre değil, evliliklerinin ortak yapısına göre bir karar almaları gerekir.
Her evliliğin bir karakteri vardır. Ve bu karakter, ısrarla kendi doğrumuzda takılı kaldığımızda oluşmaz ya da zayıf oluşur. Bu bağlamda diyebiliriz ki; taraflar bazı taleplerde bulunabilirler. Ve bu talepler sonrası ortak kararlar alınabilir.
Ortak karar alabilirsiniz
O halde, evlilikte tarafların birbirlerinden talepleri birbirlerine karışmak değil, evlilik karakterleri adına ortak bir anlam oluşturma çabasıdır.
‘Dar giyinme', ‘Eve erken gel', ‘Makyaj yapma', ‘Annemi davet et', ‘Bu kadar TV izleme' ‘İnternette oyun oynama'... Bu düşünceler veya ifadelerden daha ziyade; bu ifadelerin nasıl dile geldiği ve nasıl algılandığıdır önemli olan. Bu ifadelere maruz kalan bir birey ‘Eşim bana çooook karışıyor' derken bir diğeri ‘Çok üstüme düşüyor' diye yorumlayabilir. Bu algıyı değiştiren ise konunun ele alınış şekli ve ele alınma sebebidir.
Tarafların birbirleriyle ilgili talepleri için beklenen düşünce şu olmalı: Biz bir aileyiz! Ve bana göre veya ona göre diye bir şey yok. Tabii ki birbirimizle en ince detaylarına kadar düşüncelerimizi paylaşabilir ve ortak kararlar alıp yolumuza devam edebiliriz.
Tüm bu yorumlardan sonra biraz daha açmak istediğim iki başlık çıkıyor karşımıza. Birincisi sıkıntı duyduğumuz bir konuyu nasıl bir üslup kullanarak dile getiriyoruz ve eşimizle ilgili bizi rahatsız eden bir konuyu dile getireceğimiz zaman onun sınırlarının da olduğunun ve buna saygı duymamız gerektiğinin farkında mıyız?
Eşimin sınırlarına saygı duyuyor muyum?
Taraflar bazen kendi sınırlarını korumak adına değişime direnç göstermek isteyebilir. Bu son derece normaldir. O hâlde her iki tarafın da unutmaması gereken eşinin sınırlarına ve dolayısıyla kararlarına saygı duyması gerektiğidir. Çünkü her ne kadar ‘biz' olmaya çalışsalar da her iki taraf da bireydir. Buna bağlı olarak tarafların konu ne olursa olsun birbirlerine saygı duydukları belirtilmeli ve uygun bir üslupla ihtiyaç duyulan konu dile getirilmelidir.
Üsluba dikkat
Öncelikle sıkıntısını dile getiren tarafın kullandığı üslup kesinlikle suçlayıcı olmamalıdır. Ana düşünce şu olmalı: “Bu konu (mesela eşimin giyinme şekli) beni rahatsız eden bir konu eşimi değil, o hâlde ben kendi duygumu ve ihtiyacımı dile getirmeliyim. Dolayısıyla onu suçlayamam ve yargılayamam. Beni niçin rahatsız ettiğini ve neye ihtiyacım olduğunu dile getirmeliyim ve belli bir oranda orta yolda buluşma adına teklifte bulunmalıyım.” Bu yaklaşım şeklinden sonra her iki tarafın da rahatsız olmayacağı düzeyde bir karar alınması daha mümkün olacaktır.
Uzlaşamadığınız her konu yeni bir karar demektir
Her uzlaşılamayan konu yeni bir karar demektir. Ve her yeni karar evlilik karakterinizi biraz daha güçlendirir. Sonuç olarak evliliğinizde sizi rahatsız eden konulardan korkmanıza gerek yok. Yeter ki egonuza saplanmadan, doğru yaklaşımlarla evlilik karakterinizi bulmak adına gayret edin.
Yasemin Yalçın Aktosun'un Ailem Dergisi'ndeki yazısı için tıklayınız..