Bu satırları yazdığım saatte Ankara'nın kalbine yapılan terör saldırısında 28, Diyarbakır'da bir başka saldırıda ise 6 şehit vardı. Sizler bu yazıyı okuyana kadar daha kaç canın aramızdan ayrılacağına dair ise bir tahminde bile bulunamıyoruz olağanüstü her şeyin adeta olağan hale geldiği ülkemizde.
Ankara saldırısına dair istihbarat zaafı çoluk çocuğun bile görebileceği netlikte. Patlatılan araç şehir şehir dolaşıp Ankara'ya gelene kadar istihbarat ne yapıyordu? Herhalde Anadolu'nun dört bir yanına yayılan cadı avlarında ev hanımları dâhil hayırsever vatandaşların peşine düşmekle meşgullerdi! Görevi bizlere güvenlik ve temel hizmetler sağlamak olan devletin asli işlerinden birinin paralel (!) avına dönüştüğü, bu meselenin takıntılı ama sistematik bir hal aldığı son bir gelişmeyle ortaya çıktı. Resmi Gazete'de yayımlanan bir Başbakanlık genelgesi, amirlere “terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran veya eylem birlikteliği içerisinde olan” suçlaması ile kamu görevlileri hakkında idari işlem yapma talimatı verdi. Hem de görev dışındaki tüm davranışlarını izleme yetkisini de ekleyerek.
Terör deyince tüm dünyada akan sular durur. Bizimki gibi terörden canı çok yanmış ülkelerde vatandaşın hassas karnı bir konudur terör. Tam da bu nedenle otoriter rejimler cezalandırmak istedikleri herkesi terörist ilan ederler. Bizde de gidişat uzunca bir süredir o yönde. Bu genelgenin AKP'nin paralel dediği cemaati hedef aldığı açık olsa da, böyle bir talimat devlette iktidar partisinden olmayan, hatta iktidara yeterince biat etmeyen tüm memurların idam fermanından başka bir şey değil. Bundan sonra terfi etmek isteyen herkesin başka partilere gönül vermiş memurlara karşı muhbirlik yapması olağanlaşır. Hele de hükümetin başı seçim öncesinde tüm muhalefet partilerini legal görünümlü illegal yapı ilan etmişken… Bu hızla gidilirse Türkiye'de Suriye tipi Baas rejimi kısa sürede kurumsallaşır.
Ülkeyi tehdit eden tehlike sadece gerçek terör örgütleri ya da muhaberat rejiminin kurulması değil. Artvin Cerattepe'ye baktığımızda AKP döneminde iyice çığırından çıkan yağmacı zihniyetin metropolleri tükettikten sonra kırsal alanları hedef aldığını görüyoruz. Millete küfür etmesiyle bilinen yandaş bir holdinge doğayı tarumar edecek maden izni verilmesine karşı bölge halkı haklı bir itiraz içinde. Küfürbazlara Allah razı olsun diyen bir kafa karşımızda olduğu için küfürlere şaşırmadığımız gibi kendini dindar ilan edenlerin en büyük kutsalının para olmasına da şaşırmamalıyız artık. Bazıları için doğayla uyumlu yaşamanın, gelecek nesillere yeşili miras bırakmanın hiçbir anlamı yok. Onlar için en değerli faaliyet mümkün olduğunda çok beton ve tapu biriktirmek. Bir türlü doymayan bu yeni zengin sınıfın eski elitlere olan nefretinin sebebinin de dinî; özgürlüklerin kısıtlanması değil, maddi imkanlarına duydukları gıpta olduğunu idrak ettik böylece. Ağzında sürekli dinî; kavramlar olmasına rağmen aslında tek kutsalı maddiyat olan bir zihniyet mücadele ettiğimiz. Kutsaldan farklı şeyleri anladığımıza ise şüphe yok…
Ülkenin her yerinden ölüm ve talan haberleri gelirken ifade özgürlüğü derdi tali kalıyor, Avrupa Parlamentosu gibi kurumlardan gelen bağımsız yargı ve medya çağrıları resmî; kayıtların dışına çıkamıyor. Hal böyle olunca Boğaziçi Üniversitesi'nin son bir araştırmasına göre, toplumun yüzde 30'u başka bir ülke vatandaşı olmak istiyor. Yönetenlere bu yüksek rakam ayıp olarak yeter yetmesine de eğer tek derdi iktidarının ne pahasına olursa olsun devamı olmayan ve her vatandaşını değerli gören yöneticiler olsaydı…
Легкоатлеты из Мордовии показали лучшие результаты мирового сезона на международных соревнованиях в Москве
Школьники из ЯНАО улучшили свои знания на олимпиадной смене в Подмосковье
В День парашютиста героем рубрики «Знай наших» стал сотрудник вневедомственной охраны столичного главка Росгвардии младший лейтенант полиции Александр С.
Сотрудница подразделения столичного главка Росгвардии завоевала «золото» на чемпионате войск по легкоатлетическому кроссу