Hilmi Yavuz - Necatigil ve şiirlerarasılık [2]
XX. yüzyılın büyük şairlerinden biri olan sevgili hocam Behçet Necatigil'in kendi şiirleri arasında birbirlerine yapılan ‘şiirlerarası' göndermelerden birini daha ortaya koymuş ve onun ilk kez Varlık dergisi'nde [Sayı: 571,1 Nisan 1962] yayımlanan ‘Nilüfer' şiiri ile yine Varlık dergisi'nde [Sayı: 845, Şubat 1978] yayımlanan ‘Kara Kehribar' şiiri arasındaki ilişki üzerinde durarak bu ilişkinin, ‘Nilüfer'in ilk dörtlüğü ile ‘Kara Kehribar'ın son dörtlüğü arasında kurulduğunu göstermiştim.
[Bundan önce de Necatigil'in ‘Solgun Bir Gül Dokununca' şiiri ile ‘Sandılar' şiiri arasındaki ilişkiyi de, yine bu sütunlarda ortaya koyduğumu okurlarım hatırlayacaklardır. Bu yazı, Zaman'da, 8 Mayıs, 2013 tarihinde ‘Kültür Sayfası'nda yayımlanmıştır.]
Geçen hafta başladığım ‘Necatigil ve Şiirlerarasılık'[1] başlıklı yazımda da belirttim: Aşağıda [A]'nın nümerik türevleri ‘Nilüfer' şiirinin, sırasıyla son dörtlüğünün dizelerini; [B]'nin nümerik türevleri ise, ‘Kara Kehribar'ın, sırasıyla son dörtlüğünün dizelerini işaretlemektedir.
Her iki şiirin ilk dizeleri bir şeyin ‘alındığını ve ne olduğu bildirilmemiş o şey'in [A1]'de ‘oraya' olarak belirtilen mekan konumu, [B1]'de ‘bir yere' olarak değiştirilmişse de, mekan, tıpkı o şey gibi, belirsizliğini korumakta, fakat bu mekansal belirsizlik, o şeyin [A2]'de ‘sıkışık saatler'in “arasına”', [B2]'de ise, ‘gözlerle sözler' “arasına”‘ yerleştirilmiş olduğu belirtilerek bir ara-konuma işaret edilmektedir.[A3] ve [B3]'te belirsizlik, bu defa mekan üzerinden değil, kişiler üzerinden sorunsallaştırılmış ve [A3]'te ‘kimseler “yokken”e ,[B3]'te ‘biz' “yokken”e dönüşmüştür.[A4] ise, ilk üç dizede birilerinin ‘aldığı', fakat ne olduğu belirsiz o şeyin , bir metafor olarak ‘ayna' olduğu açıklanırken, [B4]'te o şey yine belirsizliğini korumakta, fakat [B3]'den anlaşıldığı kadarıyla bir işe yararlı olabileceği düşünülmektedir.. Kısaca, [A4]'teki ‘almışlar' [B4]'te ‘almış olsunlar'a dönüştürülmüştür.
Burada bir tespitte bulunmakta yarar var:[A3]'te özne orada'dır ve yalnızdır [‘kimseler yok'tur]; [B3]'te başkaları orada'dır, fakat özne orada yok'tur. [A4]'te, metafor olarak ‘ayna' neyi imliyorsa, onun birilerince alınmış olması öznede bir eksikliği gösterip olumsuzlanırken, [B4]'te o şeyin başkalarınca alınması bir dilek olarak ‘almış olsunlar' biçiminde dile getirilmektedir.
Necatigil, ‘saklamalar' ve gizlemeler'e ilişkin ipuçlarını genellikle şiirlerinin adlarında verir. ‘Kara Kehribar' da bir metafor olarak, okurun, metnin niyetini alımlamasında yardımcı olacaktır.
‘Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar'da Ahmet Talat Onay, ‘Kehrüba' [Kehribar'] maddesinde, saman çöplerini ‘cezb [çekim] kuvvetini hâiz kömür cinsinden bir maden ‘olduğunu; ‘siyah' [kara] cinsinin Erzurum'dan geldiğini bildirir.
‘Kara Kehribar', ‘Nilüfer' şiirini tamamlayan bir şiirdir. ‘Nilüfer'de ‘almışlar'ın metaforik olarak imlediği ‘ayna[mdı]', ‘anlam[dı]', ‘lamba[mdı],' Kara Kehribar'a da, kara kehribarın çekim gücüyle geri çağırılmakta, şiirin ilk dörtlüğünde [‘Gözler, çekmeler ona göre/ Zaten dar/ Kalmasın geldiğinde/ Hepsi dolmuş olsunlar'] ifade edildiği gibi, kara kehribarın mıknatıs gücüyle ‘çekme[ce]'lerin dolmuş olması istenmektedir.[‘Çekme' kelimesi, hem ‘çekmece'nin kısaltılmışı hem de ‘çekmek' fiilinden fiilimsi olarak tevriyeli kullanılmaktadır.] ‘Nilüfer'de, orada ‘arasına sıkışık saatlerin' konulduğunda ‘kimseler yokken' çıkarıp bakılan neyse o veya onlar, ‘Kara Kehribar' aracılığı ile geri çağrılmış, ‘çekmeler'i doldurmuştur. Şimdi artık anlatıcı özne orada değildir [‘biz yokken'] fakat orada olanların, ‘belki işlerine yarar' diye, ‘çekmeler'i dolduran o şeyleri almış olmaları beklenmektedir.
‘Kara Kehribar', Necatigil için kendi şiirinin çekim gücünün metaforudur. Oşeyler de, Necatigil'in şiirleridir.