Mehmet Çetingüleç - Hani petrol 10 dolar düştüğünde cari açık 5 milyar dolar azalacaktı?
‘Son 6 yılın en düşük seviyesi' olarak sunulan 32 milyar 192 milyon dolarlık 2015 yılı cari açığı başarı mı, değil mi?
Başarıdan söz etmek için cari açığın yapısal tedbirlerle düşürülmüş olması gerekirdi. Oysa bırakın yapısal tedbirleri, petrol fiyatlarındaki gerileme bile cari açığa tam olarak yansımış değil. Eğer petroldeki düşüşe yapısal önlemler eşlik etmiş olsaydı, bugün böyle bir sorunumuz kalmayacaktı. Ama petrol yüzde 75, cari açık sadece yüzde 25 geriledi.
Hesap ortada:
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 2014 yılında, 'petrolde 10 dolarlık gerilemenin cari açığı 5 milyar dolara kadar düşüreceğini' söylemişti.
Petrol fiyatlarındaki tırmanış 2011 yılında başladı. 2014 yılına kadar devam eden yükseliş sürecinde varil fiyatı 130 doları gördükten sonra hızla geri çekilmeye başladı. Haziran 2014'te 115 dolar seviyesindeyken 2015 sonunda 30 dolara indi. Böylece 1,5 yılda petrol fiyatı yaklaşık yüzde 75 gerilemiş oldu.
Mehmet Şimşek'in söylediği gibi petrol fiyatındaki her 10 dolarlık düşüş cari açığı 5 milyar dolar aşağı çekseydi, 85 dolarlık düşüşün cari açıkta 42,5 milyar dolarlık gerilemeye yol açması beklenirdi. Bu hesaba göre, 2014 sonunda 43 milyar dolar olan cari açığın 2015 sonunda 500 milyon dolara inmesi gerekirdi.
Şimşek'in '5 milyar dolara kadar' sözünü, ihtiyati bir rakam olarak algılayıp başka bir hesap yapalım. Petrol uzmanları, varil fiyatındaki 10 milyar dolarlık geri çekilmenin cari açıkta 5 değil, 4 milyar dolar etki yarattığını söylüyorlar.
Bu hesaba göre, petroldeki 85 dolarlık geri çekilmenin son 1,5 yıl içerisinde cari açığı 34 milyar dolar aşağı indirmesi gerekiyordu. Yani 2014 yılındaki 43 milyar dolarlık cari açık, 2015 sonunda 9 milyar dolara gerilemeliydi.
Peki gerçekleşme ne oldu?
Cari açık, 2014'te 43 milyar dolar seviyesindeyken, 2015 yılında 32 milyar dolara geriledi. Sadece 11 milyar dolarlık düşüş gerçekleşti.
Hesapların neden tutmadığına gelince…
Yerli tasarruf oranı düşük olduğu için Türkiye'nin dövize bağımlılığı yüksek. Dolayısıyla yeterince yatırım yapılamıyor, büyüme ivmesi artırılamıyor.
Bakın AK Parti hükümetleri 14 yıldır tek başına iktidarda bulunduğu halde, büyüme ortalaması yüzde 4'lerde seyrediyor. Hatta son 7 yılın büyüme ortalaması yüzde 3,4. Oysa Cumhuriyet tarihi ortalaması yüzde 5'in üzerinde.
Yeterince büyüyemediğimiz için kendi ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz. Dışarıdan döviz gelmeden çarkları çeviremiyoruz.
Üzüntü verici olan, Türkiye'ye dönük beklentilerin giderek bozulması. Kötü bir dış politika ile ülkenin yalnızlaştırılması ve bu yüzden ticaretin darbe yemesi, güvenlik sorunlarının giderek büyümesi, yerli ve yabancılarda yatırım iştahının azalması, turizm gelirlerinin düşmesi…
Bütün dünya 2008 krizinden çıkmaya başladı. Ama biz hâlâ 2008 öncesindeki 22 milyar dolarlık yabancı yatırım seviyesini yakalayamadık.
Türkiye'nin cari açığı hızla 2009 yılındaki 11 milyar dolar seviyesine indirip, büyümenin temposunu artırması gerekiyor. Ama Suudi Arabistan; Rusya, Venezuela gibi petrol üreten ülkelerin üretimi sabitleme kararı Türkiye için iyi bir gelişme değil. Kısa sürede 30 dolardan 36 dolara çıkan petrolün varil fiyatı bu tempoyla tırmanmaya devam ederse Türkiye'nin 2016 yılında 32 milyar dolarlık cari açık seviyesini koruması bile zor görünüyor…