AB'nin Doğu'ya doğru genişlemesi hata mıydı?
Ocak ayı başında, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile Polonya muhafazakâr Adalet ve Hukuk Partisi Başkanı Jaroslaw Kaczynski'nin görüşmesi, simgesel olarak Avrupa Birliği'nin yeni krizini göstermektedir. Doğu ve Batı arasında bir sürtüşme var.
AB daha önce de iki büyük kriz geçirmişti. Bu krizler Kuzey ile Güney'i, İngiltere ile AB'nin geri kalan ülkelerini karşı karşıya getirmişti. Her ikisi de uzun zamandır sürüyor. Değişen, bunların etki düzeyi. Eskiden Kuzey ile Güney arasında gelir farkı gözlemleniyordu, Kuzey daha güçlüydü. Bugün ise ekonomik dengesizliklerle karşı karşıyayız. 25 yıl önce İngilizler ortak para birimini tartışıyorlardı. Bu yıl da AB içinde kalıp kalmamaya karar vermek için referanduma gittiler. Yeni olan ise bugünkü biçimiyle, Doğu-Batı çatışması. Bunların tümü ilginç bir geometri oluştu: Kuzey-Güney, Doğu-Batı, çekirdek-çevre… Yeni Avrupa'ya hoş geldiniz!
İngiliz çatışması bu yıl öyle ya da böyle çözülecek. Kuzey-Güney çatışması belki de 5 yıl, belki de 10 yıl daha Avrupa'yı kemirmeyi sürdürecek. Almanya ile İtalya'nın aynı para birimini kullanmayı sürdürebileceğini tahayyül etmekte gitgide zorlanıyorum.
Doğu-Batı çatışması daha önce benzeri görülmemiş olan siyasi bir sürtüşme. Batı Avrupa'da genel olarak iki büyük parti siyaseti yönlendirir; bunun biri merkez sol diğeri de merkez sağdır. Doğu Avrupa ülkelerinin biri bölümünde ise Polonya ve Macaristan örneğinde görüldüğü gibi, rekabet sağ ile aşırı sağ arasındadır. Partisi resmi olarak Avrupa Parlamentosu Hıristiyan-Demokratlar grup içinde yer almasına rağmen Orban'ın daha sağdaki akımların etkisinden kurtulması ihtimali düşük. Yine de en tehlikeli rakipler Macaristan'da Jobbik'in milliyetçileri.
Doğu Avrupa'nın yeni sağı Batı'daki liberal ülkeleri eleştiriyor. Onlara göre Almanya liberal, Merkel ise solcu. Sınırları göçmenlere açmak ise tahayyül edilemez bir uygulama. Orban, sınırlarındaki güvenlik önlemlerini artırıyor. Doğu Avrupa sağı homojen de değil. Orban, Vladimir Putin'e hayran, Kaczynski ise Rus başkanı reddediyor. Eski Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus gibi bazı sağ figürler neoliberaller. Kaczynski ise bundan çok uzakta.
Orban ve Kaczynski, Almanya'da olsalardı onları aşırı sağa yerleştirmek ve Anayasayı Koruma Federal Ofisi'nin gözetimine almak gerekirdi. Hükümetler hukuk ve basın özgürlüğü hatta merkez bankalarının bağımsızlığı konusunda kısıtlamalara gitti.
Bu ülkeler AB'ye girdikten hemen sonra nasıl oldu da milliyetçi damarlarını keşfettiler? Orban ya da Kaczynski'yi 10 yıl önce seçselerdi AB'ye üye olmayacaklardı. Bugün ise artık geriye dönemiyoruz.
Zaten onlar da AB'den çıkma niyetinde değiller; çünkü bu üyelikten finansal açıdan kârlı çıkıyorlar.
Niteliksel açıdan bu durum onları İngilizlerden ayırıyor. İngiltere'nin AB'den çıkmasının taraftarları güçlü ekonomik avantajlar elde etme beklentisi içindeler. Birçokları muhafazakâr ancak aralarında soldan kişiler de bulunuyor. Orban ve Kaczynski'ye bakarsak onların İngilizlerle fazla ortak noktaları yok.
Doğu'nun tek yönlülüğü AB siyasi geometrisinde kopuşun sebebi olacak. Birçok sürtüşme hattı önünde AB'den bazı kırılmalar beklenmelidir. Şimdi geçmişe baktığımda AB'nin Doğu'ya doğru genişlemesinin büyük bir hata olduğunu görüyorum. AB'ye Avrupa entegrasyonuna hiçbir ilgisi olmayan ülkeler kabul edildi. Onlarla karşılaştırıldığında İngilizler ortak iş yapmayı çok daha iyi biliyorlar.
*Der Spiegel, 1 Mart 2016