AK Parti ile Türkiye'nin kaderi aynıdır
AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş, AK Parti'nin gizli kahramanlarından. Siyasi hayatına 1977'de MSP ile başladı, halen AK Parti İstanbul milletvekili ve AK Parti Teşkilat'tan sorumlu genel başkan yardımcısı. Davasına gönülden adanmış, bu dava uğruna yaşadıklarını gözleri dolarak anlatan bir siyasetçi. AK Parti Genel Merkezi'nde konuştuk Sayın Ataş ile AK Parti'nin yeni dönemine ışık tutmak için.
Siz AK Parti'nin mutfağından geliyorsunuz. Tayyip Bey ile olan bu uzun yol birlikteliği nasıl geçti? En zorlu seçim hangisiydi?
Sayın Cumhurbaşkanı'mızla siyasete başladığım yıl 1985. 1989 yılında Refah Partisi'nden ilçe başkanı, 1992 yılında il sekreteri olarak göreve başladım. Büyükşehir belediye başkanı olduğu sürece kadar, o il başkanı, ben il sekreteri olarak görev yaptık. 1994 yerel seçimleri geldiği zaman beni ısrarla Beşiktaş ilçe belediye başkan adayı olarak yazma arzusu vardı. Ben reddettim, dedim ki ‘Siz İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olacaksınız. Ben de bu seçimde sizin yanınızda çalışmak, yükünüzü almak istiyorum.' Bu talebim üzerine ısrar etmedi. Tayyip Bey'le birlikte 94 yerel seçimlerinde, belediye başkan adaylığı açıklandı. O adaylık süreci anını birlikte yaşadık biz. Birçok seçim geçirdim, ama o seçim farklıydı.
Neden?
Biz teşkilat olarak, Tayyip Bey'in adaylığına kilitlenmiştik. Belediye başkan adayı olması için her şeyimizden vazgeçmiştik. Zamanımızdan, uykumuzdan, işimizden, evimizden her şeyimizden vazgeçmiştik. Öyle bir odaklanma olmuştu. Kadınlarımız bir tarafta, gençlerimiz bir tarafta, teşkilatlarımız bir tarafta, o heyecanı o motivasyonu, o tarihten sonra biz hiç yaşamadık.
Çok iddialı bir şey.
O heyecan farklı bir heyecandı. Bütün teşkilatlarımız kenetlenmişti. 94'ten önce birkaç ara seçim yaşanmıştı, Tayyip Bey'in teşkilat çalışmalarındaki disiplinini, teşkilatlara verdiği önemi, demokratik yapısını, insanlara değer vermesini, yönetim kurulu üyelerini muhalefet etseler dahi, hiçbir tepki göstermeden sabırla dinlemesini, bunları hep yaşadık biz, çünkü ben ilk sekreteriydim. Bütün bunlara tahammül gösteren bir yapısı vardı. 94 yerel seçimleri, zaferle sonuçlandı. Ben o seçim gecesini hiç unutmuyorum. Orada kurduğumuz ekiple hiç uyumadan sabahladık ve 110 bin farkla seçimi aldığımızı, o gece yaşadık. Farklı bir yorgunluk, çünkü bizim dışımızda hiç kimse o seçimleri kazanacağımızı tahmin etmiyordu. Ama biz, o zaferi yaşadık.
Bu bir tarihi dönemin de başlangıcı aslında.
Biz belki farkında değildik ama bugün içinde bulunduğumuz sürecin temel taşlarını oturtmuşuz aslında. Belki Sayın Cumhurbaşkanı'mız bunları hayal edebiliyordu, o kargaşanın içerisinde, belki biz düşünmüyorduk. Sonra, Sayın Cumhurbaşkanı'mız, o zamanki il başkanımız, belediye başkanı olarak seçildi. Devir teslim törenleri yapıldı ben oralarda hiç olmadım. Aslında bugün diyorum ki, neden o karelerde ben yokum? Yani bu eksikliği de hissediyorum.
Çünkü bir tarihe tanıklık ediyorsunuz.
Tarihe tanıklık ediyorsunuz, ama siyasi hayatım boyunca kendimi çok ön plana çıkaran bir yapı içerisinde asla olmadım. Bana ne görev verilirse, o görevin hakkını verme gayreti içerisinde olmaya özen gösterdim. Ve Allah'a hamd ediyorum ki, o gün o güzel çalışmaları yapmışız. Üzerimize düşen görevleri yapmaya gayret etmişiz. İnşallah yük alanlardan olmuşuzdur, yük olanlardan değil. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın Büyükşehir Belediye başkan adayıyken okuduğu şiirden dolayı, 4 ay 10 gün medrese-i yusufiye hayatı oldu. Onun organizasyonunda yer aldım, haftada 2-3 gün mutlaka cezaevine gittim, hapisten çıkıncaya kadar. O fotoğraf karelerinde de hiçbir yerde yokum. Ben hep mutfak kısmında olduğum için, vitrin kısmında hiç yokum.
Bu yüzden gizli kahramansınız. Belki amatör fotoğrafçılıkla ilgilendiğiniz için, kadrajın arkasında olmayı sevdiğinizdendir… (Gülerek)
Olabilir. Fotoğraf karesinde olsam ne olur olmasam ne olur, böyle bakmışızdır. Biz üzerimize düşen görevi yerine getirelim, orada bir eksiklik olmasın, varsın bizim fotoğrafımız eksik olsun ama işimiz eksik olmasın. Böyle düşündük.
Cezaevi süreci diyorduk…
Cezaevi süreci, işte 4 ay 10 gün kadar kaldı sonra çıktı Tayyip Bey. Çıktıktan sonraki süreçte, biz yeni bir oluşumun çalışmalarını başlatmıştık o cezaevindeyken. Kendisiyle istişareli yürüttük bu çalışmaları. Ben partimizin resmi kurucu üyesi değilim. Ama fiili kurucu üyeler arasındayım. Biz ilk çalışmayı İstanbul Fatih'te, 17 kişilik bir ekiple başlatmıştık, Tayyip Bey'in başkanlığında. Sonra, bugün onurla siyaset yaptığımız AK Parti kuruldu. Ve İstanbul'da kurucu il başkan yardımcısı olarak görevimize başladık. İstanbul'da, 32 ilçe teşkilatının kuruluşunu üstlendim ve yürüttüm. Daha sonra, kadın kolları, gençlik kolları, mahalle yönetimleri vesaire çalışmalarımıza başladık, sonra 2002 genel seçimlerinin kararı alındı. O karar alınınca Ankara'ya geldiğimde Cumhurbaşkanı'mızla istişare ettik. ‘Aday mı olmamı istersiniz teşkilattaki görevime devam etmemi mi, sizin kanaatiniz benim için önemli' dedim. ‘Mustafa Bey hayırlı olsun, git aday ol' dedi. Parlamento'ya 22. Dönem milletvekili olarak girdim. Sonra Necati Çetinkaya Bey aradı, seçim işleri başkanı o zaman, ‘hayırlı olsun' dedi, ‘Genel başkanımız sizi Genel Merkez Seçim Kurulu'na başkan olarak görevlendirdi.' Tepemden aşağı kaynar sular döküldü. Çok ağır bir görev. Sayın Cumhurbaşkanı'mız, “Mustafa Bey, Siirt seçimlerine gidiyorsun, yönetiyorsun, seçimi de alıp geliyorsun.” dedi. ‘Emriniz baş üstüne' dedik. Ve Siirt'e gittik. 22-23 gün, Siirt'te milletvekili seçimlerinde görev yaptım. Milletvekili seçimlerinde % 84 oy alarak Siirt'ten milletvekili olarak Cumhurbaşkanımız seçilmiş oldu. Büyükşehir Belediye başkanlığı bana nasip oldu, milletvekili seçimi bana nasip oldu, daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimi yine bana nasip oldu. Benim için en büyük şeref bu. (Gözleri dolarak)
Çocuklarınıza bırakacağınız bir mirasınız var mı derlerse, bu miras bana yeter.
Nedir başarınızın sırrı bugünden bakarak?
O benim başarım değildir, milletimizin başarısıdır. 7 Haziran'daki seçimlerde milletimiz, zannediyorum AK Parti'ye gidişatıyla ilgili bir uyarıda bulunmak istemiştir. Yani 12-13 yıllık bir iktidarın verdiği bir şımarıklık, rehavet var. İlk defa Cumhurbaşkanı'nı halkın seçtiği bir süreci topluma yaşatmışsınız. Ve AK Parti'nin genel başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ı cumhurbaşkanı seçme başarısını göstermişsiniz. 7 Haziran akşamı bir kâbus gördük biz. 8 Haziran sabahı, bugün AK Parti iktidarda değil ezikliğiyle, üzüntüsüyle güne başladım ben. İnanıyorum ki milyonlarca insan da bu üzüntü ve eziklikle güne başladılar. Daha sonra, AK Parti'nin iktidar olma yönünü nasıl keseriz diye, demokratik olmayan birtakım yöntemler de denediler. 27 Nisan muhtırası, 17-25 Aralık operasyonları, MİT TIR'larına yapılan operasyonlar ve bilemediğimiz başka girişimler. Bütün milletin şahit olduğu gibi, bu girişimler AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırma girişimleriydi. O kısıtlı dönem içerisinde, Türkiye'de en çok zarar gören işadamları, yatırımcılar, öğrenciler, ev hanımları, aslında herkes oldu. 1 Kasım erken genel seçimleri kararı alınınca, millet ‘biz yanlışımızı şimdi düzeltiyoruz' diyerek AK Parti'ye yöneldiler.
Ama sonuçta sizin de önderliğinizde ciddi bir çalışma var orada. Yok mu?
Biz belki deryada bir damla nispetinde katkımız olmuşsa, mutluluk duyarız. Ama bu, hiç kimsenin yani ne Sayın Davutoğlu'nun ne Mustafa Ataş'ın, ne onun ne bunun, tek başına bireysel olarak aldığı bir sonuç değildir. Bu milletimizin ferasetidir. AK Parti'yi ve parti teşkilatlarında çalışan insanları tanımadıkları halde, milyonlarca mazlum milletlerde, AK Parti'nin iktidardan düşmesi bizi sahipsiz bırakacaktır endişesiyle, sabahlara kadar seccadelerine kapanan insanların, gözyaşı ve dualarının sonucudur. Bu milletimizin feraseti ile milletimizin desteğiyle duası ile alınmış bir sonuçtur.
AK Parti'nin içinde gerçekten bir çatışma var mı?
Hayır, böyle bir şey olmaz. Bunu yapmak isteyen girişimler olabilir, bugüne kadar bunda muvaffak olamamışlardır, bundan sonra da muvaffak olamayacaklardır. AK Parti tabanı, AK Parti teşkilatları tek yumruk olarak, her zaman bağlılığını, birliğini, dirliğini muhafaza eder. Geleceğe de, bu birlik, dirlik içerisinde yürüyecektir. Hiç kimse, bir fitne çıkarabilir miyiz diye heveslenmesin. Eğer dava adamıysan davaya kırgınlık olmaz. Olmaması da gerekir. Sayın Davutoğlu da bu duruşunu zaten net bir şekilde beyan etmiştir. İnanıyorum ki, 22 Mayıs'ta da, aynı duruşu bir kez daha beyan edecektir.
22 Mayıs kongresinden ne bekliyorsunuz?
22 Mayıs, inşallah coşkulu bir kongre olacak. Bir bayrak, nöbet değişimi şeklinde teşkilatlarımızın değerlendireceğini ve yoluna daha önü açık bir şekilde, 2023 hedeflerini yakalama, 2053 hedeflerine giden yolculukta, daha mukavemetli bir yapı içerisinde bu yolculuğu sürdüreceğine AK Parti'nin kaderiyle, Türkiye'nin kaderi aynıdır.
Herhangi bir sürpriz olmaz mı bu kongrede?
Hayır olmaz.
Farklı bir aday?
Tahmin etmiyorum. Bugüne kadarki kongrelerimizin hiçbirisinde çıkmamıştır. Ha çıkma girişiminde bulunan insanlarımız olabilir, ama bu partinin üst kurul iradesi neyi ortaya koyarsa, herkes bunun etrafında kenetlenir diye düşünüyorum.
22 Mayıs kongresinden önce, genel başkan adayı açıklanır dediniz…
Bu benim kişisel tahminim. Tecrübelerime dayanarak söylediğim bir şey.
Genel başkan seçimi için nasıl bir süreçtesiniz?
Sayın Başbakan'ımızla istişare ediyoruz. Partimizin bir geleneği vardır. Önemli konu ve kararlarda bizim bir temayül istişare mekanizmamız vardır. Milletvekillerimizin, MKYK üyelerimizin, kadın, gençlik merkez karar yönetim kurulu üyelerimizin, kurucularımızın, il belediye başkanlarımızın, il genel meclis başkanlarımızın hepsinin kanaatlerine başvuruda bulunacağız. Bir tane isim isteyeceğiz, zarfa koyunuz diyeceğiz. Bunları toplayacağız. Salı günü, genel merkezimizde toplanacağız ve orada da tüm kademelerden arkadaşlarımızın görüşlerini alacağız, yine kapalı zarf içerisinde. 4 kişilik bir komisyon kuruldu. Bütün bu istişare çalışmalarının sonuçlarını, partimizin yetkili kurumunda tartıştıktan sonra kararımızı vereceğiz. Tabii ki bu arada, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da kanaatlerine başvuracağız.
Karar noktasında mı?
Onun fikirleri de bizim için önemlidir. Bu sonuçları aldıktan sonra, Cumhurbaşkanı'mıza arz ederiz onun da kanaatlerini tavsiyelerini alırız ama parti içindeki mekanizmamız bunu kamuoyuna duyurur açıklar.
Başka kriterler var mı genel başkan seçimi için?
Kriterleri belli, devlet deneyimi, siyasi deneyimi olan, tabanımızın da, herkesin sıcak baktığı isimler olabilir. Siyaset yapıyoruz burada, çünkü tabanımızın da benimsemeyeceği bir ismi çıkarıp da dayatma olarak ‘genel başkan' demeniz hoş olmaz. Bugüne kadar 5 genel, 3 yerel seçim, bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve referandumların hepsinden başarıyla çıkmış bir partiyiz. Bu konuda çok ciddi geleneği olan bir siyasi partiyiz. O geleneğimizi de sürdüreceğiz. Hiçbir olumsuzluk yaşamadan doğru kararı da vereceğiz buna inanıyorum.
Sizin gönlünüzden geçen bir aday var mı?
AK Parti içerisinde, bu işi yapabilecek onlarca genel başkan adayımız vardır. Çok zengin bir kadroya sahibiz elhamdülillah.
Sizin bir somut adayınız var mı?
O bende kalsın. (Gülerek)
Genç mi orta yaşlı mı?
22 Mayıs'ta birlikte göreceğiz inşallah. (Gülüyor)
Türkiye'nin, AK Parti'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sayın Erdoğan'ın başkanlığı hususunda ne düşünüyorsunuz?
1980 ihtilalinden sonra, darbecilerin yapmış olduğu bir anayasa ile Türkiye bugün yönetilmeye çalışılıyor. Bugünkü Anayasa ve sistemle, Türkiye'nin gelişmiş, kalkınmış ülkeler seviyesine çıkması mümkün değil, hızlı karar vermesi gerekiyor. Hızlı yürümesi gerekiyor ki, kaybettiğimiz zamanımızı, o makası hızlı bir şekilde kapatalım. Türkiye'nin mutlaka ve mutlaka başkanlık sistemine geçmesi gerekiyor. Bu AK Parti için lüzumlu olan bir hadise değildir. Türkiye için gerekli olan bir hadisedir.