Bir mahkurt yetiştiricisi olarak,FETÖ
15 Temmuz gecesi yaşanan FETÖ/NATO darbesi sonrası ne olduğu, nasıl olduğu, niçin olduğu farklı boyutları ile tartışılıyor. Bu tartışma konularından biri de, taşıdıkları unvan, yaptıkları görev, makam ve mevkileri itibarı ile bu ülkeyi ve devleti işgal girişiminde bulunanlar sorgulamadan, nasıl bir zihniyetle, darbecilerin Whatsapp konuşmalarına göre "abilerden" kendilerine gelen eminlere itaat etmişlerdir? Bu sorgusuz sualsiz itaat anlayışına nasıl bir eğitimle gelmişlerdir? Kanaatimce öncelikle bu eğitimi tartışmalıyız. Zira bu eğitimi deşifre edip yanlışlığını ortaya koymadıkça benzer yapılar, aynı tip insanları yetiştirmeye devam edecektir. Bu anlamda da tehlike geçmiş değildir. Bir eğitim modelinin nasıl inceleneceğini ebetteki eğitimciler teorik olarak tartışıyorlar, farklı teoriler ileri sürüyorlar. Ancak eğitimi ele alırken; verilen eğitimin amacı, bu amacı sağlayacak müfredat, eğitimi verecek eğitimci, eğitimi alacak olanlar incelenmelidir. FETÖ örgütünün eğitim yapısını bu dört başlık altında ele aldığımızda, FETÖ üyelerinin niçin sorgulamadan itaat ettiklerini anlamak mümkün olacaktır.
1-EĞİTİMİN AMACI: Yazının başlığında da belirttiğimiz gibi, verilen eğitimin amacı birer “mankurt” yetiştirmektir. Bir mankurt nasıl yetiştirilir sorusunun geniş cevabını okuyucularımız araştırırsa bulurlar. Kısaca özetlersek: Bir mankurtun hafızası silinir, mankurt adayı hafızasını silenin tüm emirlerine itaat eder hale getirilir. Cengiz Aytmatov'un anlatımı ile, mankurt artık öz annesine bile yabancılaşır ve emir geldiğinde öz annesini öldürecek hale gelir.
Verilen eğitimin amacı emir veren dışında hiçbir otorite, akraba, kutsal tanımayan bir insan var etmektir.15 Temmuz gecesi yaşananlara bakıldığında bu amacın gerçekleştiği çok açık değil mi?
2-EĞİTİM MÜFREDATI: 15 Temmuz işgal girişiminin baş aktörü olan FETÖ ‘nün cemaat olarak adlandırıldığı zaman dahi ,eğitim müfredatı , bilenlerin dikkat çektiği çokça yanlışlar içermektedir.
Yola çıktığı andan bu yana bir cemaat, camia, hizmet hareketi, Risale-i nur hareketinin farklı bir yorumu vs. olduğunu iddia eden bu topluluk klasik İslami eğitim müfredatı ile hiç ilgili olmamıştır. Bir anlamda bir ritüel gibi risale okumak ve bunun dışında liderin yazılarını, kitaplarını okumak dışında bir İslami eğitime tabi tutulmamıştır. Adeta müfredat demek liderin anlattıkları demektir şeklinde bir anlayışla eğitim müfredatı oluşturulmuştur.
Bu müfredattan amaçlanan nedir? Üzerinde genişçe durulabilir ancak bir hadisi şerif ışığında bakarsak; "Allah'a isyan halinde kula itaat yoktur.” (Buhari ahad 1,Müslim imare 39-40) Eğer örgüt üyelerine klasik İslami eğitimi verilse, yani Allah'ın dediği nedir? Peygamberimizin dediği nedir? örgüt mensuplarına öğretilse, eğitim alan kişi aldığı bilgi ile verilen emri mukayese edecek ve bu emir Allah'a isyan mıdır? değil midir? sorusunun cevabını bulacak ve itaat etmeyecektir.
Mankurt yetiştirmeyi amaç edinmiş bir eğitim sisteminde, sorgulamaya dayanak olacak bilgilerin verilmemesi, hatta verilmesinin engellenmesi amaca uygun bir harekettir. Bunu sağlamak için yapı içinde farklı kitapların okunması yasaklanmıştır.
Bu müfredat oluşturmada en dikkat çekici boyut ise, lidere atfedilen özelliklerdir.
Eğer eğitim alan kişi her hangi bir şekilde vahiy ve sünnete muttali olmuşsa bu öğrendikleri sebebi ile lideri, yapıyı, anlayışı sorgulaması ihtimaline binaen liderin, Allah (cc) ile konuştuğu, peygamber (sav) ile rüyalarda görüştüğü anlatılarak, kitaplardan ve örgüt dışındaki hocalardan öğrenilen bilgilerin karşısına direk kaynağından alınan (!) bilgiler çıkarılmaktadır.
Sonuçta, bir ayet ,hadis veya bir içtihat ile örgüt yönetiminin söyleminin çatıştığı ortaya çıktığında, bu kaynakları bertaraf edecek yepyeni ve aksi hiçbir şekilde ispat edilemeyecek bir kaynak oluşturulmuştur: LİDER.
3-EGİTİMCİ: Örgütün aslında tek eğitimcisi vardır: Lider. Diğer eğitimci isimli kişiler liderin yazdıklarını, söylediklerini ezberleten tekrar eden daha iyi eğitilmiş mankurtlardır. Yani eğitimci denilen kişilerde anlattıklarını sorgulamayan, araştırmayan olduğu gibi kabul edip aktaran kişilerdir.
Müfredatı teşkil eden liderin anlatımlarının bire bir tekrardan başka fonksiyonu olmayan bu sistem sayesinde, aralarında nerede ise en küçük bir fark bulunmayan tek tip bir kitle oluşmuştur.
15 Temmuz gecesi yaşananlar bu sistemin ürünüdür. Bu kadar genişlemiş bir örgütün içinden bir kişinin yanlış yapıyorsunuz diye itiraz etmemesi, yapının topyekun olarak bu işgal girişimine destek vermesinin başka bir izahı yoktur.
İslam dünyasının ana omurgasını teşkil eden ehlisünnet vel-cemaat anlayışını sözle kabul ettiğini söylemesine rağmen fiilen bir kenara bırakan anlayışların bu millete verecekleri zararları anlamak için bu örnek tarihi bir fırsattır. Niçin ümmete zarar vermek isteyenlerin ilk önce ehlisünnete saldırdıklarını anlamak için bu örnek iyi bir laboratuvardır.
Bu cemaatin önemli bir çelişkisi ise de şudur: Bu örgüt, milletimizin ehlisünnet olması sebebi ile tüm muhaliflerini, karalamak için “İran'cı” ilan etmektedirler. Ancak ehlisünnet itikadında asla yeri olmayan takiyyeyi "tedbir" adı ile meşrulaştırmıştır.
Bu takıyyeci eğitimin tabii neticesi ikiyüzlü insan yetiştirilmesidir. Mankurt ve ikiyüzlü. Yıllarca kendini saklamak için inanmadığı şekilde yaşayan kişilerin artık yaşadıkları gibi inanmaya başladıkları ortadadır. Bu noktada irdelenecek birçok nokta var ancak uzatmamak için şu soru ile yetinmek istiyorum. Acaba FETÖ gerçekte bu millet ile aynı değerleri paylaşan insanlar mı yetiştirmek istiyordu? Yoksa tedbir yaptırmak mensuplarını, milletten koparmanın bir kamuflajı mıdır?
4-EĞİTİM ALANLAR: Eğitim alacak olanların tercihinde elbette zeki olanlar seçilmektedir. Ancak seçilenler arasında mankurt olmaya müsait olmayan, sorgulayan isimler, etkili yerlere getirilmemiştir. Örgüt terminolojisi ile, "mahrem daireye" alınmamışlardır. Mahrem daire lidere tam sadakat gösteren, zekasını bu yolda sarf etmeye söz verenlerin alanıdır.
15 Temmuz tecrübesi bize bu sistemin başarılı olduğunu, ancak kendi mensupları dışında hiçbir sempati alanının bulunmadığını göstermiştir.
15 Temmuz işgal girişimi ile bütün siyasi ve askeri sonuçların yanında din eğitiminin tüm millet çocuklarına sahih kaynaklardan, ehlisünnet itikadına uygun olarak verilmesinin gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır. 28 Şubat sürecinde İmam hatiplerin tasfiyesi ile bu örgütün okullarının önünün açılmasının izahı sanırım buradadır. Kendisine verilen emrin Allah'ın ve resulünün söylediklerine uygun olup olmadığını sorgulayacak bilgi seviyesinde nesiller yetiştirmedikçe örgüt liderinin sözünü vahyin ve sünnetin üzerinde tutanların bu millete ihanetleri devam edecektir.