Yel değirmenlerine karşı bir ressam
Açtığı çok sayıda kişisel serginin yanı sıra, ulusal ve uluslararası sayısız karma sergide yer alan ve pek çok ödüle layık görülen ressam ve eğitimci Prof. Dr. Zahit Büyükişliyen’in zorluklar ve başarılarla dolu yaşamınını anlatan “Yel Değirmenlerine Karşı: Bir Ressamın Anıları”, kızı Burçak Büyükişliyen Gönül tarafından kaleme alındı. İlk kitabı “Aysel - Falezlere Götür Beni”nin ardından Büyükişliyen’in ikinci romanı olan kitap, ünlü ressamın 80 yıla yaklaşan bir ömürden kesitler vermesinin yanı sıra Türkiye’nin de panoramasını çiziyor. Burçak Gönül Büyükişliyen ile Antakya’dan Ankara’ya, Almanya’dan İstanbul’a, mahalleden üniversiteye, en tanınmamışından hiç unutulmayana birçok insanın da yer aldığı, polemiğe yer vermeyen ama gerçekleri ortaya çıkmaya çağıran bir anılar demeti, bir yakın dönem sanat tarihi olarak kaleme aldığı yeni kitabı, “Yel Değirmenlerine Karşı: Bir Ressamın Anıları”nı konuştuk.
- “Yel Değirmenlerine Karşı” kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitap neyi ya da neleri anlatmak üzere yola çıktı?
Yel Değirmenlerine Karşı, onurlu bir yaşamı aşk edinmiş, idealist, tutkulu, her yeni günü üretmek için bir fırsat olarak gören bir adamın, babam Zahit Büyükişliyen’in serüveni. Doğru olduğunu düşündüğü yolda, yel değirmenleriyle savaşında yenileceğini bilse de geri adım atmayan, en karanlık zamanlarda bile ona coşku veren sanata sığınmış bir modern zaman Don Kişot’u, çağdaş Türk resminin önemli isimlerinden, akademisyen ve eğitimci Zahit Büyükişliyen’in anılarından derlenmiş, öykücüklerle kurgulanmış bir biyografik roman. Kamuoyunun tanıdığı veya tanımadığı isimlerle kesişen renkli bir yaşam öyküsü. Ayrıca öğretim üyesi olarak yaşadığı zorluklar, kaynayan kazan durumuna gelen üniversitelerdeki iç çekişmeler, haksızlıklar, bu kitapta gözler önüne seriliyor.
SATIR ARALARINA SİNMİŞ BİR GEÇMİŞ
- Kitabınızda toplumsal olaylardan da izler var. Bu noktada sadece bir anılar demeti olarak mı okunmalı, yoksa bir dönem kitabı olarak da bakılabilir mi?
- Öyküyü anlatırken insanı alıp geçmişe götüren, şehirlerin, mekanların tarihini yaşatan kitaplar, filmler vardır. Yel Değirmenlerine Karşı da, satır aralarına geçmişin kokusu sinmiş ve okuyucuya kendisini kimi zaman İskenderun’da palmiyelerle dolu bir deniz kenarında, kimi zaman Medine’de bir çölün ortasında, veya Londra’nın puslu sokaklarında, Floransa’da bir müzenin içinde hissettiren, o dönemin ruhuna ortak olmasını sağlayan bir kitap. Aynı zamanda yüz yıllık sözlü tarihi anlatan, dönemin önemli olaylarını ıskalamadan, akademik çevrelerde yaşanan gerçekleri göz ardı etmeden gelecek kuşaklara aktaran bir resim sanatı belgeseli de sayılabilir.
BABAMA HEDİYEM
- Böyle bir kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Teyzemin yaşamından yola çıkan ilk kitabım “Falezlere Götür Beni Aysel”den sonra, tamamen kurmaca olan ikinci romanımı çalışmaya başlamış, hatta yarılamıştım. Pandemi döneminde sosyal yaşamları en fazla etkilenen yaş grubunun içinde olan ve üretmeden duramayan babam, atölyesine bile gidip çalışamıyordu. Bu süreçte, anılarını yazmaya başladığını, en büyük isteğinin hayatını anlatan bu kitabı bastırmak olduğunu söyledi. Aslında yazdığı notları bir yayınevi editörüne teslim edip, biyografi şeklinde hazırlanmasını sağlayabilirdi ama O, bu kitaba benim bir yazar olarak emek vermemi, daha geniş kitlelere ulaşacak bir biyografik roman hazırlamamı istedi. 51 yaşındaydım, o güne kadar babam benden hiçbir şey istememişti, nasıl hayır diyebilirdim ki? Benim için büyük onurdu. Yurtdışında yaşadığım için, bir sene boyunca e-postalar, görüntülü görüşmeler ve whatsapp mesajlarıyla süregelen iletişimimiz sonrasında, Yel Değirmenlerine Karşı ortaya çıktı ve Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı’nın sponsorluğunda İnkılap Yayınevi tarafından basıldı.
DON KİŞOT SONUNDA AKILLANIR
- Kitabınız geniş bir dönemin panoramasını çiziyor ve oldukça geniş bir okur kitlesine hitap ediyor. Peki gençler “Yel Değirmenlerine Karşı” kitabını neden okusun?
- Don Kişot’u okuyanlar bilir. Kitabın sonunda “akıllanır” Don Kişot. Ancak yel değirmenleriyle savaşını kaybetse de onlarla savaşılabileceğini herkese göstermiştir ve yeni Don Kişotlara esin kaynağı olur. Umarım bu kitap da, gençlerin korkmaması, umutsuzluğa, yalnızlığa kapılmaması için onları yüreklendirir. Sadece akademik dünyada değil, hayatın pek çok evresinde, haksızlıklar, yanlışlar var. Bütün bunların karşısında motivasyonu kaybetmemek, yeni başlangıçlar yapmak, keşfetmeye, üretmeye devam etmek için gerçekten kuvvetli bir yaşam enerjisi gerekiyor. Bence Zahit Büyükişliyen’in örnek alınması gereken en güçlü yanlarından biri bu. Ayrıca daha gencecik bir sanatçı adayı iken okuyarak, gözleyerek, düşünerek geliştirmeye başladığı vizyonu, o yıllarda bile ve zor koşullara rağmen bir dünya vatandaşı olmak için çabalaması, vatanseverliği ve vefası, çevreye duyarlılığı, doğa, insan ve hayvan sevgisi, herkese karşı özverili tavrı, sanatın her dalına karşı ilgisi ve saygısı, kendisine limit koymadığı gibi öğrencilerine de alan bırakan ilerici bir eğitimci olması gibi pek çok özelliği de gençlere esin kaynağı olacaktır kanısındayım.
- Bir Ressamın Anıları, bir kızın babasından bahsettiği kitap olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla özel anlar da devreye giriyor, bu yüzden yazmaktan çekindiğiniz anlar oldu mu?
Zahit Büyükişliyen, bu kitapta suya sabuna dokunmadan değil, filtresiz şekilde gerçeklerin yazılmasını istedi. Ben de cesurca ve sansürsüz, ama art niyetsiz ve saygı sınırlarını aşmayan bir dille yazmaya çalıştım. Tabii ki O, benim için sadece önemli bir resim ustası değil, pek çok yönüyle örnek aldığım babam, kahramanım. Dolayısıyla yazma süreci boyunca, çok duygusal olduğumu söyleyebilirim. Bazen onunla birlikte o günü yaşamışçasına hissettim, kimi zaman keşke o an orada olsaydım dedim, zaman zaman gözyaşlarımı tutamadım. Ama çekinmek, bir an bile aklımdan geçmedi.
Babamı yeniden keşfettim
- Bu kitabı kaleme alırken başınıza gelen ilginç bir olay oldu mu?
Projeden haberdar olan kişilerin meraklı bekleyişi, vakıfların sponsorluk için istekli olması veya daha kitap tamamlanmadan yüksek adetlerde alım yapmak için sipariş vermeleri enteresandı. Aslında ünlü bir ressamın yaşamının ilgi görmesi beklenmedik değil ancak ülkemizde kitap okuma oranlarının çok düşük olduğunu göz önüne alırsak ilginç bir durum sayılabilir. Bunun dışında tek bir olaydan söz edemem ama yazarken babamı adeta yeniden keşfediyor olmak, örneğin tren yolculuklarını ve siyah-beyaz Türk filmlerini neden çok sevdiğini, doktora gitmekten neden korktuğunu öğrenmek hayli ilginçti. Dersim olayları, Kıbrıs barış Harekatı, İhtilaller gibi dönemin önemli olayları hakkında araştırma yaparken de, daha önce farkına varmadığım bazı bilgilere ulaşmak şaşırtıcıydı.