Velestin: Dile kolay, kalbe zor!
AYHAN DEMİR
Birçok kişinin ismini bile duymadığı Velestin (Velsin), Yunanistan’ın orta kesimindeki Magnesia bölgeselinde bir kasabadır. Velestin, gerçek bir vahadır. Yemyeşil ve tablo gibi bir manzaraya sahiptir. Teselya’nın dağlarla çevrili ovalarının kalbindeki bir çiçek buketi gibidir.
Büyük Tesalya ovasının güneydoğusunda yer alan verimli toprakları, tarih boyunca önemli bir tarım ve hayvancılık merkezi olmasını sağlamıştır.
Velestin, her ne kadar antik döneme kadar uzanan bir yerleşim alanı olsa da Osmanlı döneminde ihya olmuştur. 1570’lerde Velestin, yirmi bir Müslüman hânesi, bir cuma camii ve pazar yerine sahip bir Türk kasabasıydı. Cuma camii Yenişehirli Hacı Muammer tarafından yaptırılmıştı. Bu cami, pazar gelirlerinin bir kısmı ve bazı değirmenlerin vergi gelirleriyle varlığını sürdürüyordu.
Velestin nahiyesindeki köylerden 34’ünün ismi Yunanca idi. On dokuz köyün adı ise Türkçe idi. Bu köylerin tamamı, Müslüman nüfustan teşekkül etmekteydi. Diğer dört köyün adı Slavca olmakla beraber, Rum Hıristiyan ahaliyi barındırmaktaydı.
Velestin, on yedinci yüzyılda da büyümesini sürdürerek, bir kasabaya dönüştü. Kasabada yaşayan zengin Müslüman çiftlik sahiplerinin yardımlarıyla, okullar ve camiler yapıldı. 1668’de Evliya Çelebi, buradan, çok güzel küçük bir kasaba diye bahseder.
1801-1806 yılları arasında Yunanistan’ı gezen İngiliz seyyah E. Dodwell, Velestin’i bir ticaret merkezi olarak tasvir eder. Buna ilaveten “romantik bir yer, en güzel ağaçlarla, özellikle çınar, kavak, selvi ve birkaç palmiye ile çevrili büyük bir göletin etrafında öbekleşen; aralarında çok güzel bir biçimde evler bulunan bir kasaba” diye tanımlar.
1833-34 tarihli vakıf kaydına göre: Vesletin’de üç cami, beş mescid, bir medrese, iki mektep, bir zâviye, bir saat kulesi bulunuyordu. Camilerde mevlit okutmak için üç ayrı vakıf kurulmuştu. Bir vakıf da Velestin saat kulesinin bakımına tahsis edilmişti.
Velestin, 1881 yılına kadar Türk ve Rumların beraber yaşadığı bir yerdir. Fakat 1881’deki Konstantinopolis Sözleşmesi’nin ardından Teselya’nın geri kalanıyla birlikte, Yunanistan’a devredilmek zorunda kalınır. Bunun üzerine, burada yaşayan Türkler, Velestin’i terk ederler. Onların terk ettikleri yerlere, Rumlar iskân edilir.
Bu kasaba, 1897’de Yunan tarafının tahriki neticesinde meydana gelen, Türk-Yunan Savaşı’ndaki en tarihi muharebelere ev sahipliği yaptı. Birinci ve İkinci Velestin Muharebeleri, bu topraklarda gerçekleşti. Velestin Muharebeleri öncesi, Hafız Abdülezel Paşa ve Celal Paşa şehadet şerbeti içerler. Toprağa düşersin, düşmesin toprak.
Kısa süreliğine Osmanlı idaresine geçen Velestin, Türk-Yunan Barış Antlaşması’nın ardından, ne yazık ki yeniden Yunanlılara bırakıldı. Osmanlı’nın ayrılmak zorunda bırakıldığı yerleşim yerlerindeki tüm yapılar, Yunanlılar tarafından yıkılır. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına ait bu kartpostalda yer alan cami dâhil, her şey tarumar edilir.
O günlerden bize kalanlar: Aziz hatıralar, dokunaklı hikâyeler ve içli türküler.
Nasreddin Hoca kadim medeniyetlerin izinde