Добавить новость
ru24.net
World News in Turkish
Март
2025
1 2 3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

Hat sanatının vefakâr eriydi

0

Hüsn-i hat sanatının önemli mihenk taşlarından Hattat Hasan Çelebi, geçtiğimiz günlerde 88 yaşında son yolculuğuna uğurlandı. Hocaları Mustafa Halim Özyazıcı, Hamid Aytaç ve Kemal Batanay’dan meşk ettiği yazıları dünyanın dört bir tarafından yüzlerce öğrenciye aktaran hattat Hasan Çelebi, bu gayretiyle “Reisü’l-Hattatin” olarak kabul ediliyordu. Dünyanın birçok yerinde eserleri, imzası bulunan Hattat Hasan Çelebi, onlarca öğrenciyi sanatkâr öz evlatları gibi büyük bir titizlikle yetiştirdi. Onun öğretme cömertliğini mekânlar engelleyemedi. Geleneksel meşklerin yanı sıra, yurtdışındaki öğrencilerine mektup aracılığı ile dersler verdi. 2010 yılında “Hasan Çelebi ve Dört Kıtadan Talebeleri Uluslararasi Hat Sergisi” ile 4 kıtadan 59 talebesini bir araya getirdi. İstanbul’da; Sultanahmet Camii’n restore edilen kubbe yazıları, Hırka-ı Şerif Camii’n kubbe yazısı ve Büyük Çamlıca Camii yazılarının yanında; Cuma Mescidi, Kıbleteyn Mescidi ve Mecid-i Nebevi’nin yeni yapılan bazı kısımlarının yazıları, Kuveyt’te bulunan İslam Tıp Merkezi’nin iç ve dış cephe yazıları, Almanya’daki Fatih Camii’n yazıları ve Afrika’da Johannesburg Nizamiye Camii’n, Kazakistan’da Almatı Merkez Camii’n ve Malezya’daki Sri Sendayan Camii yazıları Hasan Çelebi’nin kesintisiz 61 yıl süren hattatlık devrinden bizlere mirasıdır. Kızı Samia Rikkat Çelebi, Prof. Dr. Uğur Derman, Dr. Savaş Çevik ve talebelerinden İspanyol hattat Nuria Garcia Masip ve Ahmet Kutuluhan ile Hasan Çelebi ve mirasını konuştuk.


Hattat Dr. Savaş Çevik

Hat sanatını İslam ülkelerine yayılmasına katkı sağladı

Merhum Hattat Hasan Çelebi ağabeyimiz, hocamızla 1974 yılında Çemberlitaş’ta benim de hocam olan Prof. Emin Barın’ın atölyesinde tanıştık. Ben o zaman hat derslerine ilk defa başlamıştım. Kemal Batanay hocadan ders alıyordum Hasan Hoca daha önceden başlamıştı. Bizden yaşça büyük ve İstanbul’da olması hasebiyle. Hamid Hoca’dan önce Halim Hoca’ya gitmiş onun vefatından sonra Hamid Hoca’ya devam etmiş. Ama arada sırada Emin Hoca’nın atölyesine geliyordu. Orada rastlaşıyorduk. Tanışmamız bu şekilde oldu. Sonrasında ben de hat çalışmaya devam ettiğim için Güzel Sanatlar akademisi’nde öğrenciydim görüşmelerimiz artık sürekli bir hale geldi. Her vasıtayla vesileyle bir araya gelip sohbet ediyor, yazıları mütalaa ediyorduk. Daha sonra hattat arkadaşlarla toplantılar oluyordu. Konferanslar, yurt dışı gezilerimiz oluyordu. Hasan Hoca ile beraber devamlı teşrik-i mesai içerisinde bulunuyorduk. Ölümüne dek çeşitli vesilelerle çok sık bir araya gelir, sohbet ederdik. Kendisine buradan tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, mekânının cennet olmasını diliyorum. Hasan Hoca ile çok anımızi sohbetimiz, muhabbetimiz oldu. Bunlardan sadece birini anlatmakla yetineyim. Kaç yılındaydı hatırlamıyorum 2000-2001 yılları olabilir. Bir vesileyle Erzurum’a gitmiştim. Ve oradayken “Acaba Erzurum’da yöresel yemekler neler olabilir?” düşüncesiyle önce Fuat Başar’ı aradım. Ev yemekleri yapan restoranları söyledi, çok yardımcı olamadı. Onun üzerine Hasan Hoca aklıma geldi, kendisi Erzurumludur. Onu aradım. Dedim ki “Hasan Ağabey, ben Erzurum’dayım şuan Çifte Minareli Medrese’den çıktım yemek yemek istiyorum. Erzurum’un meşhur neresi var?” Bana telefonda bir yeri tarif etmeye başladı. Bir yandan da yürüyorum. Beni yönlendirdi ve Koç Restoran varmış onun kapısına kadar getirdi. “Orada Erzurum’un meşhur cağ kebabı vardır önce onu yersin, ardından da tatlı olarak kadayıf sarması yersin” dedi. “Peki, ağabey çok teşekkür ederim” deyip kapattım. Hakikâten dediği gibi lezzetli bir yemekti. Hasan Çelebi’nin hat sanatına katkıları büyük oldu. Hamid Hoca Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişi sağlayan bir köprüydü. Hasan Hoca onun ilk talebelerinden olduğu için o da köprüden sonraki ilk basamağı teşkil etti. Ve dolayısıyla yetişmiş olduğu hat sanatında kendisi de bir çok öğrenci yetiştirdi. O zamanlar İslam ülkelerinde ve Türkiye’de hat sanatına itibar çok fazla değildi. Bu sanatla uğraşanlar 15-20 kişiyi geçmezken bu sayılar giderek arttı. Hem yurtiçinde hem yurtdışında çok talebeleri oldu. Bir kısmını mektupla eğitmeye çalıştı. Bir kısmını doğrudan eğitti. Çok verimli, velut bir öğrenci sayısı ortaya çıktı. Ayrıca Hasan Çelebi’nin Cidde’de, Medine’de ve değişik İslam ülkelerinde çeşitli eserleri mevcut. Bu bakımdan hat sanatının İslam ülkelerinde yayılmasına çok büyük bir katkı sağladı.


Prof. Dr. Uğur Derman

Başı çeken Hasan Çelebi’dir

Hat sanatı 19. ve 20. asırlarda şah devrini bulmuştur. En güzel günlerini yaşamıştır. Bu hâl 20. asırda giderken ne yazık ki 1920’lerde harf inkılabı, kitabelerin kazınması dolayısıyla tamamen yeni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu sanatı bilmekten uzak kalmışlardır. Cahile kalmışlardır daha doğrusu. Hal böyleyken o solma devrinin sonuna yetişmiş birtakım büyük üstadlar vardı. Onların sıra ile vefatıyla bu saha tamamıyla boşalmıştı. Yeni neslin bu sanata alaka göstermesi beklenemezdi. Çünkü her şeyden evvel bir kere harfleri tanımıyordu. Bu vesileyle 20. asrın ortalarında itibaren son Osmanlı devrinden kalan Hattat Hamid Bey’den sonra ortalık tamamen boş kalmıştı. Hamid Bey de Babıali’de vazifesini sürdürmekle beraber bir meraklısı gelip de yazı yazdıracak yahut kendisinin daha evvel Almanya’da öğrendiği klişelikte bir iş yaptıracak o şekilde hayatını idameye çalışıyordu. Tamamen ortalık boş bir haldeydi. Bir de akademide çok büyük bir hattat olan deha mertebesinde sanatkâr olan Halim Özyazıcı vardı. Onun da talebesi yoktu. Ben şahit olmuşumdur. Mimariden veya başka bölümden akademi talebesi kapısından geçerken, “Ya hu gelin size bir kaç harf öğreteyim. Eliniz kalem gönye tutmaya alışkındır” derdi. Hal böyleyken az önce de ismini zikrettiğim 1964’te Halim Özyazıcı vefat ettikten sonra Hattat Hamid Aytaç (Diyarbakırlı) bu sanatı götüren tek Osmanlı bakiyesi bir zat idi. Bizim Hasan Çelebi de memleketi Erzurum’da iken bu sanata karşı bir alaka duymuş. İstanbul’a dini vazifelerle gelmiş. Hattat Halim Efendi’nin son aylarında ona Taşçı Yusuf vasıtasıyla erişmiş. Galiba birkaç ders aldıktan sonra Halim Özyazıcı vefat etmiş. İçine düşen ateşin tesiriyle kim var ortada? Hamid Aytaç. Hamid Bey’e gitmiş. Hamid Bey büyük, çok büyük bir hat sanatkarı olmakla birlikte kendisi doğru dürüst talim etmiş değildir. Çünkü öyle bir vasat yok. Diyarbakır’da gençliği geçmiş sonra istanbul’a gelmiş. Sırf kabiliyeti ve gözünün kuvveti sayesinde kendisini İstanbul’da kabul ettirmiş bir zât. Ama öğretme hassası eksik olan birisi. Bizim Hasan Çelebi bin zorluklarla kendini kabul ettirmiş, Hamid Bey’den ders almaya başlamış. İcazetini almıştır. Onunla beraber, o nesilden birkaç kimse de bu işte vefakârlık göstermişlerdir. Ama “Başı Hasan Çelebi çekmiştir” desem caiz olur. Bu hal böyle gitti ve kendisi yetiştikten sonra talebeler yetiştirmeye başladı. Abide yazıları yazmaya başladı. Bizim orta yaşımızda artık memlekette hat müsabakaları yapılmaya başlandı başta IRCICA olmak üzere. Onlarda bir araya gelip jüri üyesi olarak fikirlerimizi beyan ediyorduk. Birbirimizi severdik. Fırsat buldukça görüşürdük. Onun nasibi bu kadarmış. Bu sanata hizmet etmiştir, Allah makamını âli eylesin.


Nuria Garcia Masip

Hatta ilgi onu mutlu ederdi

Washington DC’de Muhammed Zakariya ile hat sanatını öğrenmeye başladım. Kendisi, Hasan Çelebi’nin ilk Amerikalı öğrencisiydi ve ondan icazet almıştı. Eğitimimin başından itibaren Zakariya Hoca, bir gün İstanbul’a gidip hocasının yanında eğitimime devam etmem gerektiğini söyledi. Benim için en başından beri Hasan Hoca, hat sanatının kaynağını temsil ediyordu. O, bu bin yıllık sanatın 20. yüzyıla aktarılmasını sağlayan hocası Hamid Aytaç ile doğrudan bir bağ kuruyordu. Bu nedenle, 2004 yılında hattı kaynağından öğrenmek için İstanbul’a taşındım. Hasan Çelebi, her zaman tüm öğrencilerine olduğu gibi, beni de büyük bir cömertlikle karşıladı. Düzenli meşklerime onun öğrencisi Davut Bektaş Hoca ile devam etmemi tavsiye etti ve cumartesi günleri de düzenli olarak meşklerimi denetleyeceğini söyledi. O dönemde ders verdiği Doğancılar’daki atölyesinde onu ziyaret ediyordum. Yıllar boyunca da nerede ders verirse versin, kendisini takip etmeye devam ettim. Bildiğiniz gibi, hat sanatında icazet almak sürecin sonu değildir. Hocalarımızla ilişkimiz yıllar boyunca devam eder; çalışmalarımızı göstermeye ve onlardan geri bildirim almaya devam ederiz. Hasan Hoca’yı en son geçen temmuz ayında gördüm. O, her zaman cömertliğiyle öne çıkmış bir hocaydı. En önemlisi bize hat sanatının adabını, bu sanat karşısında tam bir tevazu içinde olmayı ve ona tamamen adanmışlığı öğretti. Aynı zamanda bunu bizzat yaşayarak örnek oluyordu; hiçbir öğrenciyi geri çevirdiğini veya sert bir söz söylediğini görmedim. O, bilginin aktarılmasını hayatının en önemli görevi olarak benimsemişti. Herkesi hatırlar, her ayrıntıya dikkat ederdi. Özellikle yurt dışından gelen ve İstanbul’da ailesi olmayan öğrencilerle birebir ilgilenirdi. Tüm öğrencilerine bir baba gibi davranırdı. Ona yurt dışındaki öğrencilerimden bahsettiğimde yüzü aydınlanır, hat sanatına ilginin artmasını görmek onu çok mutlu ederdi. Son ziyaretimde, Fransa’daki öğrencilerimin meşklerini kendisine göstermek için götürdüm. Her zamanki cömertliğiyle tek tek inceledi ve detaylı geri bildirim verdi. Portföyüme baktı ve hiçbir meşkin unutulmadığından emin oldu. O gün, Medine müezzininin oğlu da atölyeyi ziyaret etti. Babası, Hasan Hoca’nın Medine’de bulunduğu dönemde, Tuba Camii ve Mescid-i Nebevî’deki hat çalışmalarında yakın dostu olmuştu. Bu yetişkin adamın Hasan Hoca’yı gözyaşları içinde selamlamasını asla unutamayacağım. Sonra oturdu ve bizim için ezan okudu; Medine’nin ruhu bir anda oraya taşınmış gibi hissettik. İşte bu, Hasan Hoca’nın bizler için neyi temsil ettiğini gösteriyordu.


Saime Rikkat Çelebi

Talep edeni geri çevirmezdi

Onun sanata olan ilgisi elbette bizi etkiledi. Onda o güzelliği görünce tabii ki insan etkilenip yapmak, katılmak istiyor. Oradan beslenmek istiyor. Ama her zaman en ufak bir çizgi çizse birisi herkesi hep desteklerdi. İltifat eder geri çevirmezdi. Bazen bilirdi ki gelen kişi tek seferlik gelmiş, bir daha gelmeyecek anlardı yine de ona bakmaz herkese sabırla tekrar tekrar gösterirdi. 1975-1976 yıllarından beri her insana aynı şekilde muamele etmiştir. “Sen bu sanata devam etmeyeceksin, yapamazsın” demezdi. Talep eden herkese -bize de aynı şekilde- ne yaparsak yapalım hep desteklemiştir. Ben de çalışmalarımı gösterdiğimde beraber kritik ederdik. Bazen birlikte tasarladığımız, düşündüğümüz işler olurdu. Renk önerisi veya teknik öneriler verirdi. Elimdeki çalışma biraz daha ilerlemişse, orada da “Çok güzel olmuş” der, beğenilerini sunardı. Eleştirel bir yaklaşımı olduğunu hatırlamıyorum. Öyle olmadığı için hep çok yol aldık sayesinde.


Hattat Ahmet Kutluhan

En büyük eseri talebeleri

Allah, Hasan Çelebi’ye çok öğrenci yetiştirmeyi nasip etmiştir. Japonya’dan Amerika’ya Güney Afrika’dan Rusya’ya dünyanın her bir köşesinde talebesi vardır. “Benim en büyük eserim talebelerim” derdi. Hocamızın en büyük özelliği kimsenin hat sanatına dönüp bakmadığı bir dönemde, vaz geçmeden, sabırla devam etmesidir. Bu vesileyle sanata ilgi duyan insanları kendisine çekmiştir. Onun da vazgeçmesi durumunda belki de bu sanatta bu kadar yetişen sanatkâr olmayacaktı. Hüsn-i hat sanatı tedrisatında babacan bir tavrı vardı. Talebesine kızmayışı, çok talebesinin olmasına vesile olmuştur. Akranlarıyla olduğu gibi talebeleriyle de âlâ keyfiyette geçinmiş ne kimseyi incitmiş ne de kimseden incinmiştir. Hocamla 33 yıllık geçmişte pek çok hatıralarımız oldu. Doğancılar’da bulunan İbrahim Paşa konağı’nda ders verirdi. 2007 yılında “Ahmet, şu karşıki masaya otur yeni gelen öğrencilerin kalemini aç bana yardım et” diyerek asistanlık görevi vermişti. Bir yıl beraber aynı sınıfta büyük bir heyecanla hocamla birlikte hat dersleri verdik. 2008 yılında yeni eğitim dönemi başladığında hocamız ilk derse geldi artık ben dinlenmeyi hak ediyorum siz Ahmet’le devam edin diyerek bütün öğrencilerini de bana devrederek hocalık görevi verdi. O yıllardan beri hocamın gözetiminde dersler vermeye devam ediyorum. Hocamın onayı ile bugüne kadar 42 öğrencime icazet verdim hocamızın en son katıldığı tören de 22 Kasım’da Altunizade Kültür Merkezi’nde son sekiz öğrencime icazet verdiğimiz tören olmuştu.


Türkiye’nin benzersiz doğal mirasını keşfetmek için: Büyük Doğa Modeli

Vefa Sultan ile Osmanlı’nın manevi dünyasına yolculuk

Her şey bitti sandım derken yeniden




Moscow.media
Частные объявления сегодня





Rss.plus




Спорт в России и мире

Новости спорта


Новости тенниса
WTA

Анастасия Павлюченкова пропустит турнир WTA-1000 в Индиан-Уэллсе






Врач перечислила самые опасные ошибки гипертоников

Пожар в автосервисе в Москве: площадь 300 кв. м, один человек пострадал

Дополненный график ремонтных работ энергетиков на 3 марта в городе Якутске

В Уфе загорелся нефтеперерабатывающий завод