Suriye'den göçüp gelen tatlar artık hayatımızda
Çarşı ve pazarların çehresi yavaş yavaş değişti. Önce aktarlara yeni baharatlar sıralandı. Ardından fırınlara yeni ekmekler, lokantalara yeni leziz yemekler eklendi. Suriye'den göçüp gelen tatlar artık hayatımızda.
Suriyelilerle birlikte yaşamaya çoktan alıştık. Çatlak seslere kulak kapatırsak kültürel alışverişimiz arttı diyebiliriz. Arapça öğrenmek isteyenlerin sayısı arttı mesela. O coğrafyaya özgü giyim kuşamı da benimsedik. Lakin en çok damak tadımız şenlendi. Ortadoğu'dan bu topraklara göçüp gelen lezzetleri hemen benimsedik. Ninelerimizin avlusunda saksı olarak tanıdığımız susuz bitkisel yağ tenekeleri mutfağa döndü. “Ucuz etin yahnisi yenmez.” atasözünü unutup damak çatlatan ‘şavurma'yı tereddütsüz yiyoruz. “Nohuttan, patatesten köfte mi olur?” diyenlerin ‘falafel'den tek ısırık alınca fikri değişiyor. Kişniş, köri, zencefil eskisinden daha kıymetli çarşı pazarda. Ekmek arası atıştırmada hızına yetişilmez gençler çoktan Suriye lavaşına peynir sarar hale geldi. Tok karnına şöyle bol köpüklü helli de içildi mi gün akşam oluyor.
Kavurmanın adı şavurmanın tadı
Suriye'nin yerel mutfağının en şöhretli yemeklerinin başında şavurma geliyor. Adı hemen kavurmayı çağrıştırıyor ama bizim geleneksel kavurmamızla pek ilgisi yok. Nar gibi kızaran tavuk dönerin, kornişon ve sosla bezenmiş hali. Etler daha sonra lavaş benzeri ince bir ekmeğe dürüm yapılarak yeniden ısıtılıyor. Fatih ve çevresinde kısa süre içinde birçok şavurmacı açıldı. Çoğunluğu köşe başlarını tutmuş büfelerden ibaret olsa da şöyle dolu dolu yemek, soğuk ayran içmek isterseniz restoranlar da var.
Kahveniz ‘helli' olsun
Kahvenin rayihasına kapılamayan var mı? Kuru kahvecilerin önünde kuyruğa girmemizin sebebi de biraz bu eşsiz kokusu. Suriyelilerin en yoğun yaşadığı semtlerden Eminönü'nde kahve satan dükkânlarda ufak bir gezinti yaptığınızda yeni bir lezzetle tanışmanız muhtemel. Suriyelilerin damağımıza kazandırdığı tatlardan biri de kakule. Reyhan Hariri'den (56) bu harmanın özellikle Şam'da severek tüketildiğini öğreniyoruz. ‘Helli' kahve çeşidini artık marketlerde dahi bulmak mümkün. Kakule hem kahvenin acısını azaltıyor hem de damakta farklı bir iz bırakıyor.
Saksılardan tanıdık susuz bitkisel yağlar
Hemen herkesin çocukluktan aklında kalan teneke margarinleri yıllardır raflarda görmüyorduk. İç yağı desen değil, margarin hiç değil bu nebati yağ çeşitleri, Suriye'nin bu topraklara sürprizi. İki sene önce belki fabrikasına gidip bulabilirdiniz. Şimdi öyle mi? Sarı nostaljik tenekeler Fatih ilçe sınırlarındaki bakkalların raflarında arz-ı endam ediyor. Yeniden denemek isteyenler eski reklamlarından birine kulak verse iyi olur: “Fevkalade yedim. Kocasını memnun etmek isteyen her ev kadını bilir ki, Vita ile pişen her yemeğin tadı, kokusu daima nefis olur.”
Hazmı kolay güllaç gibi kırılgan ekmek
Türkiye'ye göç ettikten sonra en çok ekmeğin tadını özleyen yalnızca Hıdır Misleh değil. Misleh'in baba mirası mesleğini Şanlıurfa'da devam ettirdiği haberlere yansımıştı. Kendisi Suriye tandır ekmeğini sevdirmek için elini hamura buladığını söylemişti. Doğu illerinin sevilen ekmeği tandırın bir benzeri Suriye ekmeği. Daha ince ve hazmı kolay. Müptelaları gitgide artıyor olacak ki, sarı buğday, yulaf, kepek derken tandırın buğusu fırınları basıyor.
Vejetaryenlere falafel kalmıyor
Pera'da bir gün falafelci açılacak dense kaç kişi inanırdı bilinmez. Ortadoğu'dan kopup gelen konuklarımızın vesilesiyle bu da oldu. Önceleri Aksaray'da bodrum katlarda ayaküstü atıştırabildiğimiz leziz sebze köftesini ve humusu şimdi her yerde görmek mümkün. Üstelik o kadar rağbet var ki vejetaryenlere kalmıyor olabilir.