Turhan Bozkurt - Türkiye'de cezalandırılan işadamları ne olacak?
Türkiye'nin 24 Kasım'da Rus savaş uçağını düşürmesi ile başlayan krizde şu ana dek mutabakata varılamadı.
Sıcak saatlerde nargile lobisinin rehberliğine ve sığ sözlerine itibar etmek yerine elim hâdiseden duyulan teessür daha dikkatli bir üslupla Moskova yönetimine bildirilse idi muhtemelen çıkış yolu bulunabilirdi.
Diplomatik kanallar tıkandı. Moskova'nın ‘IŞİD ile petrol ticareti yapıldığına dâir' ithamları Ankara'da infiale sebep oldu. En son Paris'te onlarca masum insanı katleden IŞİD'in sırtını yasladığı yasa dışı petrol ticareti etrafında söylenecek her söz uçak krizini farklı bir mecraya taşır ki bu tuzağa düşmemek lazım.
Anlaşılan o ki Rusya, Suriye'deki askerî; gücünü perçinlemek ve Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için beyne'l-milel halkla ilişkiler faaliyetine ağırlık veriyor. Bunun için Putin medya havuzunu çok etkin kullanıyor. Halkını, liderliği etrafında kenetleyecek düşmanı da buldu.
Rusların iddialarına süratli cevap verilemiyor, Batı'da imajımız zarar görüyor. Sahi elektrik faturaları ve bandrol üzerinden senede 1,1 milyar TL ödediğimiz TRT'nin İngilizce haber kanalı nerelerde? 10 bin kişinin çalıştığı TRT böyle bir krizde Türkiye'nin sesi soluğu olmayacak da ne vakit işe yarayacak?
Ruslar AFP, AP ve Reuters gibi ajanslara ilaveten BBC ve CNN gibi kanallara sürekli enformasyon sağlıyor. Maalesef Türkiye, uçak krizi ile başlayan iletişim savaşında ağır bir hezimete uğradı. Hariciyemiz niye yavaş kalındığını enine boyuna tahlil etmeli ki giderek tırmanan krizin hiç olmazsa bundan sonraki safahatını lehimize döndürelim.
Rusya ilk hamlede tahmin edildiği gibi askerî; cevaptan ziyade iktisadî; kozlarını kullanma iradesini gösteriyor. Gümrükleri kapattı. Türkiye'den giden işadamları gözaltına alınıyor. Merinos Halı'nın Rostov şehrindeki fabrikası uzun namlulu silahlarla teçhiz edilmiş polislerle basıldı ve 15 çalışan sınır dışı edildi. Zamanlaması manidar!
Rusya'nın Made in Turkey'den sonra Türk şirketlerini cezalandırmak istemesi kabul edilemez. Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bir ülkeyi cezalandırmak için onların işadamlarını cezalandırmak çağdaş uluslararası hukuka sığmaz.” sözleri ile Putin'e ‘ticaretle siyaseti karıştırma' tavsiyesinde bulundu.
Davutoğlu'nun ifade ettiği gibi işadamları ve holdingler siyasete malzeme yapılmamalı. Bu kaideye Rusya da Türkiye de uymalı. Davutoğlu, Rusya'yı ikaz ederken Türkiye'de Hizmet Hareketi başta olmak üzere ötekileştirilen herkese reva görülen zulümleri düşündü mü acaba?
Mesela Öğretmenler Günü'nde sınıfta talebelerinin gözü önünde öğretmenlerin derdest edilmesi hangi evrensel hukuk kaidesine sığar? Polislerin uzun namlulu silahlarla kreş basmasını Davutoğlu içine sindirebildi mi? Tarafsız olmadıklarını sağır sultanın bile duyduğu kayyımlar 40 bin TL maaşın karşılığını Bugün TV ve Kanaltürk ekranını naklen yayında karartarak mı ödedi?
İmtiyaz sahibi olduğu gazetelerin manşetinden Akın İpek'e kendi parası ile küfretmek, iftira atmak ve itibarını zedelemek insafla bağdaşır mı? Kaynak Holding'e atanan kayyımbaşının 590 bin TL borçtan icralık olduğu ortaya çıktı. Bu paranın Kaynak Holding'in kasasından ödenmesi hak ve adalet ölçülerine sığar mı?
Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı, Cevheri Güven, Murat Çapan'dan sonra Can Dündar ve Erdem Gül de sadece gazetecilik yaptıkları için Silivri mahpushanesine gönderildi. Basın hürriyetindeki kırmızı çizgiler sadece hükümete yakın gazeteciler için mi geçerli?
İşadamlarını, gazetecileri, yazarları, sivil bir hareketi, hasılı aykırı düşünen herkesi cezalandırmak için yapılan hukuk ihlallerinin yer aldığı utanç listesi uzayıp gidiyor. Davutoğlu'na haksızlık etmek istemiyorum. Başbakan, “Putin'e söylüyorum hukuk devletini yerle bir edenler siz anlayın.” demek istemiş olamaz mı?