Onlar gitti, hatıraları duvarda
Futbolun, gönüldaşlarına ‘müşteri' ismini takmadığı yıllardı. Mekteb-i Sultani'nin taş duvarlarıyla çevrili sınıfında Ali Sami Yen ve arkadaşlarınca 1905'te kurulan Galatasaray Futbol Kulübü'nün tarihine iz bırakan çok isim ortaya çıktı. “Türk olmayan takımları yenmek” düsturuyla hareket eden Sarı-Kırmızılılarda fikir mütehassısı ve feyiz kaynakları eksik olmadı.
2000 yılında müzeye taşınan UEFA ve Süper Kupa'ya uzanan yolun taşları, daha evvelki senelerde döşendi. “Avrupa Fatihi” payesi de o dönemlerde iliştirildi yakasına. 2007 yılında yaşamını yitiren ‘Şef Gümüş Kıvrım' lakaplı Teknik Direktör Jupp Derwall, 1984-87 futbol dönemlerinde Aslan'ın ruhunda ve hayalindeki tohumu filiz haline getirdi. 1987-88'de ise yaşlı ve yorgun çınarın koltuğuna Mustafa Denizli oturdu. Aslan'ın, 1988-89'da Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda 3-0 mağlubiyetten 5-0'lık galibiyetle Xamax'ı felce uğratması ve akabinde yarı finale kadar yükselmesi, tecrübeli hocayı mihenk taşı yapmaya yetti.
Türk futbolunun en çılgın olaylarından biri kabul edilen, bayrak dikme meselesinin kahramanı Graeme Souness da Galatasaraylıların hep hafızasındaki sima olarak kaldı. 1995-1996'da bir Türkiye Kupası maçında Cim Bom'un, Fenerbahçe'yi 2-1 yenmesinin ardından Kadıköy'de santraya diktiği bayrak onun adını “Ulubatlı” yaptı.
Ve Fatih Terim... Hem Derwall hem de Sepp Piontek'le geliştirdiği ufkunu, üst üste dört şampiyonluk ve UEFA Kupası ile taçlandırdı. İkinci dönemi fiyasko ile sonuçlansa da 3. gelişinde “İmparator” lakabını sonuna kadar hak ettiğini gösterdi.
‘Köpekler istedi diye atlar ölmez.' Romen atasözünü Türk insanının zihnine kazıyan Mircea Lucescu, hâlâ arzulanan birisi camiada. Ne zaman hoca ihtiyacı hasıl olsa, listenin en müstesna yerinde adı. Kimi, ‘Köylü' diye alay etse de o, 6 dil konuşarak sihirli penceresinden ışık saçtı. Terim'in arkasından gelmesi üzerinde hiç baskı oluşturmadı. İlk yılında UEFA Süper Kupası'nı Real Madrid'in elinden kaptı. Ertesi yıl Devler Ligi'nde ikinci tur gördü. Mesaisini lig şampiyonluğuyla tamamladı. Beşiktaş'ta bir müsabaka sonrası televizyona mülakat veren terli Tümer Metin'in omzuna attığı palto jesti hâlâ hafızalarda.
Bir gün gitse bile hatırası yetecek son isim Hamza Hamzaoğlu. Futbolcu olarak formasını giydiği Galatasaray'a yıllar sonra hoca olarak döndü. Kulüpte güneş batma noktasındaydı. Fenerbahçe ile girişilen 20. şampiyonluğun kazanılması ve 4. yıldızı takmak ona nasip oldu. Futbolcusunu, yöneticisine karşı üst perdeden müdafaa etmek de karakterinin şanındandı. Ve tekrar Denizli...
Bu altı futbol sanatkârının fotoğrafları şimdi kulübün duvarlarında. Onları yaşatacak ne kupalar var. Galatasaray taraftarının, zaman zaman göğsüne çöken kutup soğukluğunda ve grup kızıllığındaki ağırlığı bakıp bakıp hafifletmeleri için. Bu dönem de işte o dönem...