Seyfettin Gürsel - Yükselen enflasyon, seyreden Merkez Bankası
Şu sıralar ekonomi gündemini Rusya ile yaşanmakta olan kriz fazlasıyla işgal ediyor.
Rusya'nın ekonomik yaptırımlarının, beklenmedik bir doğalgaz kesintisi hariç, Türkiye ekonomisini darboğaza sokması söz konusu olmadığından temel sorunlarımızla iştigal etmek daha doğru olur diye düşünüyorum. Yüksek enflasyonun listenin ilk sıralarında yer aldığı malum. Geçen perşembe yayınlanan kasım enflasyon rakamları bu sorunla baş etmekte Merkez Bankası'nın hayli aciz kaldığını bir kez daha teyit etti.
TÜFE, ekimden kasıma yüzde 0,7 arttı. Yıllık enflasyon da yüzde 8,1'e yükseldi. Aralık ayında daha da yükseleceğini kestirmek zor değil. Çekirdek enflasyon yükselişte. H ve I endeksleri yıllıkta yüzde 9,2 ve 8,9'a yükseldiler. Geçen yılın aralık ayında aylık TÜFE yüzde 0,4 düşmüştü. Mevcut enflasyon dinamiği dikkate alındığında bu aralıkta böyle bir düşüş olası görünmüyor. Sonuçta 2015 yılını TÜFE artışının yüzde 8'in bir hayli üzerinde kapatacağı kesin gibi.
Kendimi enflasyon tahmininde iddialı saymam. Yine de Merkez Bankası'ndan daha iyi tahmin etmem sorgulanmaya değer. Temmuz ayında Merkez Bankası yıl sonu enflasyonu tahminini yüzde 6,9'a yükselttiğinde bu tahmini “fazlasıyla iyimser” bulduğumu belirtmiş (3 Ağustos yazım), eylül başında da “önümüzdeki aylarda enflasyonun yükselmeye devam ederek yıl sonunda yüzde 9'a kadar çıkmasının çok muhtemel” olduğunu savunmuştum (7 Eylül).
Merkez Bankası'nın enflasyonla etkili mücadele veremeyişi son dönemde yaşadığı inandırıcılık erozyonu ile yakından ilgili. Yılbaşlarında resmî; enflasyon hedefi olan yüzde 5'e yakın bir tahmin yapıyor, ardından üç ayda bir yayınladığı enflasyon raporlarında da bu tahmini sürekli yukarı çekiyor. Bu yıl da aynı savrulmaya şahit olduk. Ocak ayında yıl sonu enflasyonu yüzde 5,5 olarak ilan edildi. Nisan ayında tahmin yüzde 6,8'e, temmuzda yüzde 6,9'a yükseltildi. Son olarak ekim ayında da merak etmeyin yüzde 7,9 olacak denildi. Hele son tahminde bu ölçüde yanılma olacak iş değil.
Belli ki enflasyon hedeflemesi rejimini işletmeyi beceremiyoruz. Bu rejimde fiyat yapıcıların Merkez Bankası'nın izleyeceği para politikası ile enflasyon hedefine en azından yaklaşılacağına inanmaları belirleyici rol oynar. Aksi takdirde enflasyon beklentileri hedefi üzerinde oluşur ve enflasyon katılaşır. Yüzde 5'lik hedef bir yana Merkez Bankası'nın tahminleri bile tutmuyor. Bu durumda enflasyon beklentileri de sürekli hedef bir yana Merkez Bankası tahminlerinin de üzerinde oluşuyor.
2016 için Merkez Bankası oldukça temkinli davranarak yıl sonu tahminini yüzde 6,5 olarak ilan etti. Buna rağmen kasım ayı beklenti anketinde 12 ay sonrasının enflasyonu yüzde 7,4'e yükseldi. Bir önceki beklenti yüzde 7,2 idi. Kasım enflasyon rakamları, beklentiyi kuşkusuz daha da yükseltecek. Para politikasının inandırıcılığı ile ilgili kuşkular tahminlerin sürekli ıskalanmasından ibaret değil. Bahar aylarında yaşanan faiz kavgası da Merkez Bankası'nın bağımsızlığına gölge düşürdü. Yönetim enflasyondaki yükselişi sürükleyen kur artışına gereken tepkiyi yeterince gösteremedi. Yine de bir “yol haritası” yayınlayarak, FED faiz artışına başladığında faiz koridorunu daraltarak haftalık repo faizini (politika faizi) esas alacağını ve böylece para politikasını “normalleştireceğini” ilan etti. Bu kapalı ifade, faiz artışına gideceği anlamına geliyor.
Büyük olasılıkla FED bu ay faiz artışını başlatacak. Merkez Bankası söylediklerini yapabilecek mi? Hükümet programında Merkez Bankası'nın uygulayacağı para politikasını kendisinin tayin edeceği açıkça vurgulanıyor. Ama aynı zamanda Cumhurbaşkanı'nın 1 Kasım'dan sonra “faizleri düşürün” baskısına yeniden başladığı da açık bir olgu. Merkez Bankası'nın işi gerçekten hiç kolay değil.