Paris'te son tango
İnsanlık âlemini temsil eden siyasi liderler, yüksek bürokratlar ve kimi vakıf ve yardım kuruluşlarının dahil olduğu bir elit zümre Paris'te 10 gündür “içtima” halinde.
Bu, BM iklim zirvelerinin 21.si oluyor. Bu yazının kaleme alındığı sırada, bağlayıcı bir uluslararası anlaşma çıkarılması için insanlığın önünde sadece 48 saat gibi bir süre kalmış bulunuyor! Ne yazık ki, daha önceki 20 zirve gibi bunun da koca koca laflar ve hiçbir işe yaramayan göz boyayıcı reform “taahhütleri” ile sonuçlanması büyük olasılık. Ama, bu sefer, ister inanalım ister inanmayalım, Paris'te Son Tango'yu yapıyor olabiliriz pekala: İki kişilik değil 7 milyarlık karanlık bir tangoyu.
İlk toplantıdan bu yana geçen yirmi yılda atmosfere lağım gibi boca edilen sera gazları (karbon dioksit, metan, azot oksit vb.) anormal derecede arttı! Dünyanın önde gelen iklim bilimcilerinden Prof. Kevin Anderson, Paris toplantılarında, iklim krizinin pek çok bilimcinin söyleyip yazdığından çok daha vahim olduğunu -ve fakat bilim insanlarının kendi bulgularını dahi oto sansüre tabi tutup bunu hafifletme yoluna gitmeyi tercih ettiğini– açıkça ve dürüstçe dile getirdi. Anderson'a göre mutlak iklim yitimini önlemek için şart görülen, endüstri çağından bu yana gerçekleşecek maksimum 1,5 santigrat derecelik ısınma eşiğini aşmama şansımız sıfırdı! Dünya ülkelerinin üzerinde anlaşmış olduğu belirtilen 2 derecelik hararet artışını önlemek içinse –çok radikal önlemler almamız koşuluyla– ancak yüzde 33 gibi bir şansımız vardı!
Velhasıl zor durumdayız. Kuraklıklar, seller, tayfun ve kasırgalar, dünyanın en büyük şehirlerinin, ada devletlerinin, alçak seviyede toprakları bulunan ülke halklarının önemli kesimlerinin yükselen deniz sularının altında kalması, yerlerinden yurtlarından olması, iç ve dış göçler yüzünden krizler, çatışmalar, hatta bölgesel savaşlar bile çıkması hiç de uzak ihtimaller değil; bunların bir kısmını yaşamakta olduğumuz apaçık ortada zaten. Gıda güvenliğinin çökmesi, su ve diğer bazı yaşamsal kaynakların azalması, devletleri çaresiz bırakacak, çökertecek ve otorite boşluğu, kaos şiddet, çatışma ve savaş ortamını hızlandıracak. Denizlerdeki hızlı asitlenme ve aşırı avlanma yüzünden beslenme zincirinin çökme tehlikesi de cabası!
Bütün bunları bir distopya diye okumamamız da isabetli olur doğrusu: Dünyanın önde gelen bilim insanlarının binlerce sayfa tutan, hakemli saygın bilim dergilerinde ve kitaplarında ortaya konulan tartışma götürmez sağlamlıkta bilimsel gerçekler bunlar. Dolayısıyla, kabul etsek ve bunlar doğrultusunda harekete geçsek pek iyi olur! Hem de derhal! Çoluk çocuk ya da torun torba için değil sadece, çok ileri bir yaşta değilsek eğer, kendi omzumuz için de! Örneğin, dünyanın önde gelen iklim bilimcilerinden Michael Mann'a göre, en yeni araştırmalar gösteriyor ki bugünkü kirletme (salım) hızıyla gidersek, 2 derecelik devasa tehlike eşiğini önümüzdeki 20 yılda bile aşacağımız kesin!
Yazar Chris Hedges, “Kıyamet Kapitalizmi” başlıklı son makalesinde özellikle son 30 yılda müthiş bir dünya egemenliği kurmuş olan şirketler iktidarı adına yalan ve propaganda sanatını doruğa çıkartan siyasi ve ekonomik elitlerimize güvenip, kurtarıcı olarak onlara bel bağlamayı, yaşam deneyimi yerine umudun galebe çalması olarak tanımlıyor. Ve artık iklim değişikliği felaketine karşı dürüstçe mücadele etmenin bir avuç yolu kaldığını anlatıyor: Sömürü mekanizmasını kıracak sürekli sivil itaatsizlik eylemleri; geri dönüşü olmayan hararet yükselmeleri sonucu kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak göçlere ve felaketlere karşı hazırlık yapmak; kişisel karbon ayak izlerimizi ve hayvan ürünleri başta olmak üzere tüketimimizi kökten kısmak.
Paris görüşmelerinden çıkacak sonuç ne olursa olsun bu büyük mücadele başlamış görünüyor: Aralarında yazar Naomi Klein, Birleşik Krallık muhalefet lideri Jeremy Corbin, sendikacı Clara Paillard'in de bulunduğu aktivistlerin çağrısı tam da bu yönde: “12 Aralık Cumartesi saat 12'de Paris sokaklarını ele geçiriyoruz, Hollande hükûmetinin yürüyüş gösteri ve protesto hareketlerine karşı amansız ve oportünist yasaklarını dinlemiyoruz.” diyorlar.
Kısacası bu daha başlangıç, mücadeleye devam...
Yazar, Açık Radyo Yayın Yönetmeni