Mehmet Kamış - Kirli terör
Üç ay önce Cizre'de dünyaya gelen Miray bebek ve onu hastaneye götürmeye çalışan dedesi Ramazan İnce, terör sürecinin kurbanı oldu.
Miray bebek ve dedesinin hikâyesi, bir gün içerisinde yaşadığımız ne ilk ne de son acı. Her gün bunun gibi neredeyse onlarca drama şahitlik ediyoruz. Bugün Güneydoğu denilince aklımıza sadece acı, kan, gözyaşı, yokluk ve göç geliyor. Herkese ve bilhassa AKP'yi destekleyenlere söylüyorum; dönüp arkanıza bir bakın! Ve yeniden kendinize sorun, altı ayda ne değişti, ne oldu da Güneydoğu kan revan bir dünyaya dönüştü? Daha altı ay öncesine kadar aleyhine bile konuşturmadığınız PKK ile birlikte barış sürecini neden kurşun yağmuruna tuttunuz?
Her gün askerimiz, polisimiz şehit oluyor. Çocuklar, dedeler ve anneler adres sormaz kurşunların hedefi durumunda. Gözünüzü Cizre'ye, Nusaybin'e, Diyarbakır'a çevirdiğinizde vicdanlarınız size ne diyor? “Yapacak başka bir şey yok, kim olursa olsun bunları yapar, meseleyi böyle çözerdi” diye mi düşünüyorsunuz? Kristal eşya dükkanına bir fare kaçtıysa, fille girip o fareyi oradan çıkarmaktan başka çare yok, öyle mi? Arada bir, ‘o fare o dükkana ne ara girdi' diye de soruyor musunuz kendinize? Kim onların oraya girmesine müsaade edip göz yumdu?
Hükümet isterse Türkiye'nin en dingin, en huzurlu, en müreffeh mahallesini bile Diyarbakır'daki Sur'a çevirebilir. İlla PKK olmasına gerek yok. Mesela mafyanın o mahalleye musallat olmasına ses etmez, adaleti ve güvenliği sağlamaz, hırsızlıkları, yolsuzlukları engellemezsiniz, böylece insanların adalet için mafyaya başvurmasının yollarını açarsınız, sonra da tankla, tüfekle mafyayı oradan söküyoruz diye herkese hayatı zindan edersiniz.
İnsanlar devletin vergisine, kurallarına, yasalarına; yaşadığı yerlerin kargaşaya, teröre, mafyaya teslim olmaması için katlanırlar. 13 yıldır iktidarda olan bir hükümet, her şeyden önce doğu bölgelerinde yaşayan sivil halkın can güvenliğini sağlayamadığı, onu teröre mahkûm ettiği için bunun hesabını vermeli, değil midir? Hükümet şehirlerde hendeklerin kazılmasına en başta engel olmadığı için hesap vermeli değil midir? Miray bebek gibi onlarca bebeğin, kimseye zararı dokunmayan yaşlıların, sivillerin, kadınların canını koruyamadığı için hesap vermeli değil midir?
Gözlerimizin önünde insan hayatı üzerinden bir tiyatro oynanıyor. Bazıları, “7 Haziran'da istediğini alamayanlar, toplumda ülke parçalanıyor, terör her yere sıçrayacak endişesi oluşturarak gücün belirli yere toplanmasını sağladılar. Toplum başka bir seçime hazırlanıyor. Gücün yasal olarak da bir yerde toplanması için yapılacak bir referandumun hazırlığı yapılıyor.” diyor. Ancak ben, bundan daha büyük bir amacın yürürlüğe konduğu kanaatindeyim.
Ülke kan revan halde iken, terör en zalim dönemlerini yaşarken, ülkesi için büyük kaygılar taşıyan vatanseverlere karşı operasyonlar da o oranda hız kazanmış durumda. Bir taraftan terör kitleselleştiriliyor diğer taraftan terörün en büyük panzehrine karşı yürütülen hukuksuz cadı avı artarak sürüyor. Bu bölünmeye en çok itiraz edecek insanlar başlarını, davalardan, tutuklanmalardan, evlere baskınlardan alamıyor.
Bu kadar bilinçli yanlışlar yapılıyorsa sanki bir gizli el ülkeyi taammüden bölme çabası içinde.