Reha Çamuroğlu - Kalın sözler ince ayrıntılar
![](http://cdncms.zaman.com.tr/2015/12/30/camuroglu.jpg)
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Sayın İbrahim Kalın 28 Aralık 2015 günü kamuoyuna bir açıklama yaptı. Şüphesiz bu açıklamayı Cumhurbaşkanlığı adına yaptı. Açıklamada üzerinde çokça durulması gereken hususlar var.
Şöyle diyor Sayın Kalın; “Hiçbir ülke vatandaşlarının bir terör örgütü tarafından terörize edilmesine, saldırıya uğramasına, evinin, barkının işgal edilmesine asla izin vermez. Hiçbir demokratik ülke adı ne olursa olsun sokaklarına hendek kazılmasına izin vermez.”
Bu cümleler çok doğru cümleler. Sorularımız da burada başlayacak zaten. AKP on üç yıldır iktidarda bulunan parti. Sayın Cumhurbaşkanı da bu sürenin çoğunda ülkeyi yöneten kişi. Vatandaşların “terörize edilmesi” yeni bir olay mıdır? “Analar ağlamasın” gibi veciz bir deyişi dahi bıkkınlık getirecek kadar tekrarlayan siyasi iktidar, eski çözüm yollarının çözüm olmadığını anlayıp bir “çözüm süreci” başlatırken vatandaşlar terörize edilmiyor muydu? “Şehirleri patlayıcı doldurdunuz” cümlesi unutulacak bir cümle midir?
Devam edelim, Cumhurbaşkanlığı, açılan çeşitli davalardan anlıyoruz ki Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçlarını yakından izlemektedir. Ve aynı Cumhurbaşkanlığı çok çeşitli İslamcı örgütlerin vatandaşları terörize ettiğini görmemekte en azından bunlarla ilgili kamuoyunca bilinen herhangi bir girişimde bulunmamaktadır. Alevilere ve Kürtlere karşı sosyal medyada her gün yüzlerce “nefret suçu” işlenmektedir ama Sayın Kalın'dan bu konuda bir “tık” sesi dahi duyamıyoruz. Suriye iç savaşında Alevi kadın ve çocukları kafeslere doldurup canlı kalkan olarak kullananlar, ellerini kollarını sallaya sallaya gelip Türkiye'de görüşmeler yapıyorsa ve bunlar “vatandaşları terörize etmek” sayılmıyorsa vatandaşlar devlete nasıl ve neden güvensin, öyle değil mi?
Devam edelim, “Hiçbir demokratik ülke…” diyor Sayın Kalın. Yine çok doğru bir cümle. Ama peki hiçbir demokratik ülke mesela vatandaşlarından gizleyerek yabancı bir ülkede “askeri üs” kurar mı? Almanya ülkemize uçak gönderecek parlamentoda tartışılıyor. Kimse kimseye hain vs. demiyor orada. Hiçbir demokratik ülkede bir Can Dündar, Erdem Gül, Hidayet Karaca olayına rastlayabilir misiniz? Hiçbir demokratik ülkede insanların mal ve mülklerine böylesi mesnetsiz kararlarla el koyabilir misiniz? Neyse…
Devam ediyor açıklama: “Zaman zaman dile getirilen ve dün açık ifadesi kullanılan, ayrılma, bölünme, işte özyönetim, kanton yönetim vesaire gibi fantezilerin de demokratik olgunluk içerisinde hareket eden toplumlarda bir karşılığının olmadığını ifade etmek isteriz.”
Şimdi bu cümlelerin neresi hakikati anlatıyor. Oslo görüşmeleri üzerine pek çok şey yazıldı, çizildi. Sormak isterim, Oslo'da özyönetim gibi bir sözcük geçti mi? “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın “en geniş değerlendirilmesi” üzerine konuşuldu mu? Sayın Kalın iyi yetişmiş bir entelektüeldir, sormak isterim, “Yüzde elliyi evlerinde zor tutuyorum” denilen bir toplumda “demokratik olgunluk”tan bahsetmek hangi düşünsel dürüstlük tanımına sığar? Bir yarısı diğerine düşman haline getirilmiş bir toplumda “demokratik olgunluk”!!! işte zaten bu olmadığı için her tür şiddetin bir karşılığı oluyor bu memlekette. Karşılığı yoktu da tanklara ihtiyaç neden?
Maalesef devamla: “Bu planlar tutmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmeye kimsenin gücü yetmez. Ne siyasi manada, ne fiziki ne de sosyolojik manada.” Sayın Kalın siz sokağa çıkıyor musunuz? Büyük şehirlerde artık Kürtler ve Türkler, Aleviler ve Sünniler ayrı mahallelerde oturmaya başladılar farkında mısınız? Buna sosyolojik manadan başka nasıl bir isim bulabilirsiniz?
İyi bildiğinizi düşündüğüm Hannah Arendt'in bir cümlesini hatırlatmak isterim size: “Eğer kişi Yahudi olarak saldırıya maruz kalıyorsa, kendisini Yahudi olarak savunmalıdır. Alman ya da dünya vatandaşı, ya da (her neyse) insan hakları savunucusu olarak değil.”
Burada Yahudi kelimesi yerine istediğiniz kelimeyi koyabilirsiniz. Kürt, Müslüman, Alevi, Roman vesaire. Eskiden bunu bilirdiniz.