Mustafa Ünal - 2015 zulüm yılı...
Dünyanın ‘dönüş hızında' artış yok. Ama tarihin çok hızlı aktığı kesin.
Asırlara yıllara değil, aylara haftalara hatta günlere sığıyor büyük büyük olaylar. Belli ki herkesin acelesi var. Kaderin de... Yılın son yazısı bu. 2015'te neler yaşandı? Hiç duraksamadan ilerledi zaman. Baş döndürdü. Nefes almaya, soluklanmaya bile fırsat olmadı.
Tabii bunu Ankara'dan gündeme bakarak söylüyorum. Başı siyaset, ortası siyaset, sonu siyasetti. İki genel seçime sahne oldu. Tarihte örneği yok. Tek başına iktidardan düşen AKP 7 Haziran sonuçlarını kabullenemedi. Tekrar ‘sandık' dedi. 5 ay sonra 1 Kasım'da istediğini elde etti. Hem de fazlasıyla. Hükümeti tek başına kurdu.
Anayasayı değiştirecek çoğunluğun eşiğine kadar geldi. Milletvekili sayısı 330'un hemen altında kaldı. Hedefi küçültmüştü oysa. Değil anayasa, hükümete razıydı. İktidarını paylaşmaya hazır değildi. AKP normal bir parti değil ancak iktidar olursa varlığını devam ettirebilir muhalefette işi çok zor. Bunun farkında...
Riskleriyle beraber her şeyini ortaya koydu, 7 Haziran'da sarsılmasına rağmen 1 Kasım'da kazanmasını bildi. 2015 önce bu iki seçimle hatırlanacak. AKP'nin başarılı stratejisini yazacak tarih. Muhalefetin ise başarısızlığını. Özellikle de MHP'nin... Daha 7 Haziran akşamı sonuçlar kesinleşmeden erken seçim restini ilk çeken Bahçeli'ydi. Fakat iddiasını sandığa taşıyamadı. Oy oranı küçüldü, milletvekili sayısı azaldı. HDP'nin çok altında kaldı. Milliyetçi siyaset için travma bu.
CHP ise her iki seçimde de yerinde saydı. 7 Haziran'ın sürpriz partisi HDP vaziyeti kurtardı. Ama sandıkta.
Bu iki seçim aralığındaki olağanüstü siyasi değişimin nedenleri ileride çok tartışılacak. Doktora tezlerine konu olacak. Seçmenin tercihinin 5 ay gibi kısa süre içinde nasıl ve neden değiştiği araştırılacak. AKP'nin yüzde 10'a yakın oy artışını nasıl sağladığı da. Ortamın sıcaklığı içinde herkesin cevabı var bu sorulara elbette. Serin zamanlarda algı ve propagandanın etkisi azaldıkça daha sağlıklı analizler yapılacak. Hem siyasi açıdan irdelenecek hem sosyolojik açıdan. AKP sadece siyasi hareket değil sosyolojik vakıa aynı zamanda.
2015 ‘çifte seçim' demek. Sandık ‘yılın olayı' olarak kayda geçmeli. Siyasi yapıyı değiştirmediği tam hissettirmemiş olabilir. Kazanan yine AKP oldu çünkü. Olağanüstü bir değişim beklenmiyordu zaten. “AKP'siz Türkiye” boş hayaldi. Fakat tek başına iktidarı riskliydi. En kötü seçenek koalisyonun büyük ortağı olmaktı. Yüzde 49 AKP için de uzak hedefti.
Yüzde 49'un AKP'yi rahatlattığı söylenemez. Yüksek oran iştihanı kabarttı. Başkanlık hayalleri tekrar dirildi. Yeni anayasa çalışmalarını gündemine aldı.
AKP sandıkta kazandı ama siyasette kaybetti. Hayatta da... Ruhunu yitirdi. Kuruluş felsefesini unuttu. Misyonu bitti. Hem içeride hem dışarıda savruldu. Örnek gösterilecek bir davranışı ve dış ilişkisi kalmadı. Sırf sorun oldu. Devleti çökertti, toplumsal dokuyu alt üst etti.
Anadolu'nun birliğini bozdu. Ülkenin bütünlüğü dağıldı. Yargı çözüldü. Adalet öldü. Zulüm politikaları aldı yürüdü. Doğu Perinçek'e gün doğdu. AKP sayesinde her akşam zafer kütüğüne bir nişan çaktı. Yolsuzluk dosyalarını akladı. Onca iddiaya rağmen 4 bakanı Yüce Divan'a gönderemedi. Yasaklar tekrar hortladı. M.S. 2015'e zamanın ruhuyla bağdaşmayacak uygulamalar imza attı. Kitaplar yasaklandı. Düşünceyi hapsetti. Kaleme mühür vuruldu.
Adliyeler gazeteci ve yazarların ikinci adresleri oldu. Cezaevleri doldu. AKP politikaları düşünce ve fikir hayatında oksijeni azalttı. O yüzden beyinler hasara uğradı. Sadece AKP muhaliflerinin değil, iktidardan hafif kuşku duyanların bile yaşam alanı daraldı. Ne barış sürecini yönetebildi ne de savaşı... Masayı devirdi. Güneydoğu yangın yerine döndü. Terör kırsaldan şehre taşındı. Polis bir aydır Sur'u kontrol altına alamadı.
2015'te zulüm altın devrini yaşadı. Tarih 2015'i ‘zulüm yılı' olarak yazacak...