Evlendik e peki şimdi?
Uzun ve yorucu bir temponun ardından düğün-dernek bitti ve herkes evlere dağıldı. Siz de hane-i saadetinize girdiniz. ‘Her şey çok güzel gidiyor' derken o da ne! Biri diş macununu ortadan sıkmış. Buna gerçekten çok sinirlendiniz. Şimdi sakin olun ve o elinizdeki macunu yavaşça yere bırakın. Her evli çiftin geçirdiği aşamalardan siz de geçiyorsunuz. Merak etmeyin bunlar da geçecek. Halledilemeyecek sorun yoktur.
Diş macunu sembolik de olsa bunun benzeri örnekleri çoğaltmak kolay. Gereksiz gelen harcamalar, yemeğin tuzunun fazla olması, evin bir kenarına atılmış çoraplar...
Yeni bir eve alışmak da zor, yeni bir ev arkadaşına alışmak da... Neresinden baksanız zor bir süreç. Kimi çift bunu kolaylıkla atlatırken kimisinin evinde kavga dövüş eksik olmuyor. Biz de bu yazımızda yeni evli çiftlerin sıkıntılarını derledik.
Yeni bir ev arkadaşına alışmak zor
Eşimize aynı zamanda ev arkadaşımız da diyebiliriz. Evlenmeden önce sadece dışarıdaki hal ve davranışlarını gördüğümüz kişi bir anda pijamalı haliyle karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda banyo kullanımından, yemek yapmasına, temizlik ve düzen hassasiyetine kadar da her şeyini müşahede ediyoruz.
Önceleri alışmakta zorlandığımız davranışları gün geliyor gözümüze batıyor. Uzman psikolog Farika Teymur Artır sorunların çözümünün kolaylaşması adına ipucu veriyor: “Ailede, farklılıklara saygı gösterip ortak değerlerden destek alınmalı.”
Ayrıca birçok çift birbirinin beğenmediği davranışlarını düzeltebileceğini sanarak büyük bir yanılgı içine giriyor. İşin aslı kimse değişmiyor, sadece zamanla birbirine alışıyor. Siz de bu fikre alışsanız iyi edersiniz.
Bu işleri kim yapacak!
İlk etapta bir evi tek başına çekip çevirmenin sorumluluğunu almak oldukça zor. Bunun yanında annesi tarafından bir dediği iki edilmemiş prens gibi yetiştirilmiş beyler için eşinin her istediğini yapmaması sorun olabiliyor. Eşinin kendisine ufak da olsa yardım etmesini beklerken ev işlerini sadece üzerine yıkması, ona yardım etmemesı kadın için bu alışma sürecini zorlaştırıyor. Burada kadının da eşine çocuk gibi davranıp ‘Onu yap, bunu yapma' dememesi de gerekiyor.
Günümüzde ise beylerin daha anlayışlı olduğunu söylemek mümkün. Eşi mutfaktayken çorbayı karıştıran, ev temizliğinin bir ucundan tutan erkekler hem eşlerinin yükünü bir nebze azaltmış oluyor hem de onu sevdiklerini göstermiş oluyorlar. Hele ki iki kişinin de çalıştığı ailelerde öyle de olması gerekiyor.
Paramız yetecek mi?
Ev geçindirmeye başlayan evin reisinin zihnini oldukça meşgul eden bir konu bu. Hele ki borçlarla dünyaevine girildiyse sıkıntı iki katına çıkıyor. “Ay sonuna kadar paramız yetecek mi, geçimi nasıl sağlayacağım?” gibi düşünceler erkeği strese sokuyor. Bu da evin huzuruna olumsuz yansıyor. Eşinin alışverişini kısıtlaması ise hanım kızımızı, “Ben baba evindeyken bir elim yağda bir elim baldaydı” düşüncelerine sevk edebiliyor. Burada da temel düstur, kanaatkâr olmaktan geçiyor.
İki tarafın da çalıştığı durumlardaysa para idaresi daha farklı bir hal alıyor. Ailelerinde eve tek maaşın girmesine alışkın geçiş aşamasındaki kuşak, planlamayı nasıl yapacağını bilemiyor. Aile içinde ‘senin-benim' ayrımının olmaması oldukça önemli. Sen-ben demek çiftlerin ‘biz' olmasını da zorlaştırıyor. Biz olmayı öğrenen çiftler ise maddi konularda daha kolay karar alabiliyor.
Yeni bir aileye daha sahip olma
“Kaynanayı napmalı kaynar kazana atmalı, yandım gelin dedikçe, altına odun atmalı” şeklinde türkülerin olduğu bir memlekette kayınvalide-gelin ilişkilerinin normal olması beklenemez zaten. Kayınvalideler oğlunu evlendirmek için can atıp evlendikten sonra gelinin oğlunu elinden aldığını düşünüyor. Gelinler ise sevdiği adamı yetiştiren kişinin onun annesi olduğunu unutup kayınvalidesine saygı göstermiyor. Aslında ikisi de aynı yanılgıya düşüyor: Beraberinde ‘bir' ailenin parçası oldukları gerçeği. Günümüzde aynı durum erkekler için de geçerli. Eşinin ailesiyle görüşmek istemeyen beyler de sürekli eşinin baskısına maruz kalıyor. Bu konuda Artır şöyle diyor: “Eşinizin ailesiyle iyi geçinin: Yapılan çalışmalar gösteriyor ki eşler, karşılıklı birbirinin ailesiyle ne kadar iyi ilişkiler içinde olur ve onlara sevgi ve ilgi gösterirse yuvalarında o kadar mutlu ve huzurlu oluyor.”
Tartışmak çok normal
Evliliğin ilk birkaç ayı boyunca, çiftler çatışmaları görmemeye çalışsa da bir süre sonra bu durumla yüzleşmek zorunda kalıyor. Görmezden gelinen sorunlar birikerek büyük bir kaos haline dönüşüyor. En büyük kavgalar da genellikle bu evrede yaşanıyor. Burada unutulmaması gereken bu tartışmaların oldukça normal olması. Dikkat edilmesi gereken husus ise daha çok konunun nasıl tartışıldığı. Çiftlerin o sırada birbirlerine nasıl davrandığı, birbirlerini dinleyip dinlememeleri de ilişkinin sağlığını etkileyen önemli bir etken. Psikolog Artır, çiftler arasında uyumlu denge kurmanın önemini hatırlatıyor: “İlk aylardaki problemleri beraber aşmak, çiftlerin birbirine olan sevgisini de artırır.”
Yani kavga edin ama bu sırada karşınızdakinin eşiniz olduğunu unutmayın. Bireylerin evlendikten sonra özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünmesi de problem teşkil ediyor. Eskiden dilediği saatte eve giden erkeği şimdi evde biri bekliyor oluyor. Geç gidecekse haber vermesi, hatta izin alması gerekiyor. Hanım da evde eşinin kendisiyle ilgilenmesini bekliyor. Bu durumda eşler birbirlerine baskı uygulamadan birbirlerini anlamaya çalışması gerekiyor.
Çiçeği burnunda çiftlere küçük ipuçları
* Sevgi, saygı, güven üçlüsünü muhafaza edin. “Ömür boyu evliliklerin sırrı burada saklı” diyor büyükler.
* Kavga etmek doğaldır. Kavga ettiğinizde kendinize her seferinde neden kavga ettiğinizi sorun. Çok mu önemli bir konu? Eğer değilse, birlikte aşmaya çalışın ve boş yere kendinizi üzmeyin.
* Her şeyi içinize atmayın. Hislerinizi uzun süre içinizde tutamazsınız. Uygun bir zamanda, uygun bir dille duygu ve düşüncelerinizi paylaşın.
* Hayat bazen telaşlı oluyor ve birlikte bir şeyler yapmayı bırakıyoruz. Bu yüzden ne yaptığınız önemli değil; sadece birlikte verimli zaman geçirin.
* Her evlilik farklıdır. Kendi evliliğinizi diğer çiftlerinkiyle kıyaslamayın.
* Evlilik iki kişinin tek vücut olması demektir; ancak iki eşin de birer birey olduğunu unutmayın. İkinizin de kendi ihtiyaçları ve düşünceleri var.
* Bazen gıcık bir ev arkadaşı gibi de olsa yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği en yakın arkadaşındır eşin.
* Evlenmeden önce birbiriniz için yaptığınız ufak sürprizleri devam ettirmek çok önemli.
* Her gün, “Seni seviyorum” demeyi unutmayın.
* Sevdiğiniz insana sevginizi gösterebilmek çok önemli bir nokta; bu hem aşkınızı güçlendiriyor hem de sizi birbirinize daha da yakınlaştırıyor.
Sarra Atay'ın Yeni Bahar Dergisi'ndeki haberi için tıklayınız..