SAĞLIKLA İLGİLİ VAKIF VE DERNEKLER; DİNİMİZDE SAĞLIĞA VERİLEN ÖNEM
İlim ve sağlık hizmetleri, fakir kızlara çeyiz alınması, fakir çocukların sünnet ettirilmesi, hamallar için yollara “Mola Taşları” dikilmesi, bakımsız hayvan ve kuşlara yem temini, işçilerin ve hizmetlilerin çalıştıkları yerlerde yaptıkları zararın ödenmesi için vakıflar kurulması gibi hiçbir milletin tarihinde görülmeyen örnekler geçmişimizi aydınlatan, geleceğimize ışık tutan hayırseverlik örnekleridir.
Günümüzde “Verem Savaş Derneği”, “Kızılay” ve “Yeşilay Derneği”, “Çocuk Esirgeme”, “Kanser Araştırma” kurumları, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı gibi hayır kurumu ve vakıflarla milletimiz bu aydınlık geçmişe varis olmuştur.
Sağlıkla ilgili Sivil Kitle Örgütlerimiz ve Vakıflarımız görevlerini en güzel şekilde yerine getirmektedir.
Sağlıkla ilgili bazı sivil kuruluşlarımız şunlardır:
Türk Tabipleri Birliği
Türk Diş Hekimleri Birliği
Türk Eczacılar Birliği
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası
Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası
Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu
Sağlıkla ilgili bazı Derneklerimiz ise:
Kızılay Derneği (Türk Kızılayı)
Yeşilay Cemiyeti (Derneği)
UNICEF Türkiye Milli Komitesi
Uluslararası Çocuk Merkezi
Türk Psikologlar Derneği
Türk Hemşireler Derneği
Türkiye İlaç Sanayii Derneği
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği
Sağlık Gönüllüleri Türkiye Derneği
Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği
Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği
Tüm Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği
Acil Ambulans Hekimleri Derneği
Sağlıkla ilgili Vakıflar da şunlardır:
Türkiye Sağlık Vakfı
Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı
Anne Çocuk Eğitim Vakfı
TOHUM Otizim Vakfı
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı
Türk Kalp Vakfı
Cumhuriyet döneminde sağlıkla ilgili çalışmalarımızdan bazıları şunlardır:
Cumhuriyet dönemi "Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı" 1946 tarihindeki Yüksek Sağlık Şurası’nca onaylanmıştır.
Milli Sağlık Planı’nda köy ve köylülerimizi sağlık teşkilatına kavuşturmak ilkesi çerçevesinde, her 40 köy için 10 yataklı bir sağlık merkezi kurularak tedavi edici hekimlikle koruyucu sağlık hizmetlerinin birlikte verilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde 1952 yılında Ana Çocuk Sağlığı Şube Müdürlüğü kurulmuştur.
1953’ te bir Ana ve Çocuk Sağlığı Tekâmül Merkezi tesis olunmuştur.
1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır.
1965’te 554 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarılmış ve "Geniş bölgede tek yönlü hizmet" ilkesinin alternatifi olan "dar bölgede çok yönlü hizmet" anlayışına geçilmiştir.
1969 yılında 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda Genel Sağlık Sigortasının kurulması tekrar öngörülmüştür.
1978’de Sağlık Personelinin Tam Süre Çalışma Esaslarına Dair Kanun çıkarılmış ve kamu personeli olan doktorların muayenehane açması yasaklanmıştır.
1980 yılında Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile bu kanun yürürlükten kaldırılmış ve tekrar muayenehane serbestliği getirilmiştir.
1990 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından, sağlık sektörü ile ilgili bir temel plan hazırlatılmış, Sağlık Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yürütülen bu "Sağlık Sektörü Master Plan Etüt Çalışması" bir anlamda sağlık reformlarının ele alındığı bir sürecin başlangıcını oluşturmuştur.
1992 ve 1993’de Birinci ve İkinci Ulusal Sağlık Kongreleri yapılarak, sağlık reformunun teorik çalışmalarına hız verilmiştir.
1992 yılında 3816 sayılı kanunla sosyal güvenlik kapsamında olmayan düşük gelirli vatandaşlar için yeşil kart uygulaması başlatılmıştır. Böylece sağlık hizmetlerine erişim konusunda ekonomik gücü zayıf insanların, sınırlı da olsa, sağlık sigortacılığı içine alınması sağlanmıştır.
2003-2008 yılları sağlıkta önemli değişikliklerin olduğu bir dönem olmuştur.
2008'den bu yana son yıllarda Sağlık Bakanlığında yapılan başarılı çalışmalar hepimizin malumları…
Evet…
Ecdadımızın, başka hiçbir millette görülmeyen ilim, sağlık, hayır hizmetleri; İslamiyet’in insana hizmet esprisinden kaynaklanmaktadır.
İslamiyet’te insan, “Yaratılmışların en şereflisi, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.”
Diğer varlıklar içerisinde yeri bu kadar şerefli olan insana hizmet de o derece şereflidir.
İslamiyet’te insanın güçlü kılınması ve insana verilen önemin esprisi budur.
Ayet, hadis ve geleneklerimizde insan sağlığına verilen önem tekrar- tekrar belirtilmiştir.
“İnsanın kendi eli ile kendini tehlikeye atması” ciddî olarak yasaklanmıştır.
“Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, yaşlılık gelmeden önce gençliğin, fakir düşmeden önce servetin kıymetinin bilinmesi”, İslamiyet’te sağlıklı ve dengeli yaşamanın ölçüsüdür.
İslamiyet’te sağlık ve boş zamana dikkat çekilmiştir.
Peygamberimiz:
“Bulaşıcı hastalık bulunan beldeye girilmemesini ve buradan çıkılmamasını” tavsiye etmiştir.
Başka bir hadiste:
“Bulaşıcı hastalık olan cüzamdan, aslandan kaçar gibi kaçmamız” telkin edilmiştir.
“Sağlık kurallarına uyarak” güçlü bulunan müminin “Sağlık kurallarına uymadığı için” güçsüz düşen müminden daha hayırlı olacağı Peygamberimiz tarafından belirtilmiştir.
Sultan Süleyman’ın:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beyti bir atasözü halinde nesilden-nesle intikal edip gelmiştir.
Dünyada yaklaşık 1 milyarın üzerinde insan; enerjilerini sömüren, iş güçlerini azaltan, geleceğe yönelik plan yapmalarını sınırlayan açlık, fakirlik, hastalık çarkına tutsak’tır.
Gelişmiş ülkelerde yaşama süresi 72 sene iken gelişmekte olan ülkelerde 55, Afrika ve Güney Asya’da ise 50 senedir.
Bebek ölüm oranı gelişmiş ülkelerde binde sadece 10-20 iken, gelişmekte olan ülkelerde 1000′de 100 ila 200′den fazladır.
1-5 yaş arası çocuk ölüm oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 1 iken, gelişmekte olan ülkelerde 20′ yi, Güney Afrika’da yüzde 30′ u bulmaktadır.
Az gelişmiş ülkelerde sefaletin içinde doğan her bin çocuktan 200′ü ilk yıl, 100 kadarı 5 yaşına ulaşmadan ölmekte, sadece 500′ü 40 yaşına ulaşabilmektedir.
İslamiyet’in hedeflerinden biri; yeterli beslenme, maddi imkanı olmayanların, maddi durumu iyi olanlarca desteklenmesi, sevinçlerin, kederlerin paylaşıldığı bir huzurlu toplum oluşturulmasıdır.
İslamiyet’in bütün emir ve yasaklarında; fakirin, düşkünün, hastanın, suç ve suçlunun bulunmadığı mükemmel bir cemiyet oluşturulması esprisi vardır.
Vücudun bir parçasında rahatsızlık bulunan insan o uzvun rahatsızlığını nasıl hissederse; aç, açık, hasta insanların bulunduğu Müslüman toplum da; bu açlık, hastalık ve kederin acısını derinden hissetmeli, bütün sosyal imkanlar o yarayı sarmak için seferber edilmelidir.
Pek çok hayır kurumlarımız yüce dinimiz ve geleneklerimizde yer alan “ilim”,“sağlık” ve “hayır” hizmetleri esprisinden kaynaklanmaktadır.
İslamiyet’te ve geleneklerimizde sağlığa verilen önem, tarihten akıp gelen bu kurumlarımızla yaşatılmaktadır.
Sağlıkla ilgili vakıf ve dernek çalışanlarına binlerce teşekkürler….
Hoşça kalınız.