Suriye’de kim kazandı, kim kaybetti
Olaylar çok hızlı gelişti. Bir gazeteci şöyle demişti o günlerde: “Suriye hakkında yazdıklarımız akşama kadar bayatlıyor.” Hani derler ya göz açıp kapayıncaya kadar, aynen öyle hızlı bir süreç sonunda düştü Şam ve Baas rejimi ve daha da önemlisi Esed hanedanı yıkıldı. Almancadan savaş terminolojisine girmiş tabiriyle
tam bir ‘Blitzkrieg’ idi yaşananlar.
Silahlı muhalefet 13 yılda yapamadığını 12 günde yaptı, Halep ardından domino taşı gibi düşen Hama ve Humus’tan sonra, Hey’etu Tahriri’ş Şam öncülüğündeki ve İdlib’de Astana Süreci ‘Çatışmasızlık Bölgesi’nde kurulmuş olan ‘Suriye Kurtuluş Hükümeti’nin askeri kanadı ‘Askeri Operasyonlar İdaresi’ altında toplanmış olan silahlı gruplar Suriye’nin başkenti Şam’a girerek Esed rejiminin tabutuna son çiviyi çaktılar. ‘Saldırganlığı Püskürtme’ Operasyonu başarılı bir şekilde neticelenmişti.
DİĞER OPERASYONLAR
Bir taraftan ‘Saldırganlığı Püskürtme’ Operasyonu sürerken diğer taraftan Suriye Milli Ordusu Fırat’ın doğusundaki PYD – YPG terör unsurlarını temizlemek için ‘Özgürlük Şafağı’ Operasyonunu başlatmış ve Tel Rıfat ile Münbiç’e girmişti.
Bu arada PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı ve ABD himayesindeki PYD–YPG de fırsattan istifade Suriye’nin güney doğusunda kontrol alanını genişletmekle meşguldü.
Fırsattan istifa eden sadece PYD – YPG değildi. 1967 yılındaki savaşta Suriye’nin Golan Tepeleri’ni işgal eden ve daha sonraki yıllarda BM gözetimine verilen aradaki tampon bölgeyi de işgal eden İsrail ‘Başan’ın Oku’ Operasyonu’yla Suriye topraklarında ilerleyip işgalini genişletmekle kalmadı, yaptığı hava saldırıları ile Suriye kara, hava ve deniz güçlerine ağır darbeler indirdi.
Fırsattan ve karmaşadan istifade eden başka bir ülke ise ABD idi, kaşla göz arasında Suriye’deki askeri varlığını iki katından fazla artırarak 2 bin
kişiye çıkardı.
ESED REJİMİNİN ÇÖKMESİNİN YOL HARİTASI
Ülkeyi babasının 29 yıllık diktatörlüğünden sonra devralan ve 24 yıldır yönetimde olan Beşşar Esed belki de Rusya aracılığıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisine uzattığı uzlaşı elinin kendisi için son şans olduğunun farkında değildi. Erdoğan, Şam düşmeden bir gün önce “Şam rejimi Türkiye’nin uzattığı elin kıymetini bilemedi” diyerek bu duruma dikkat çekecekti.
27 Kasım 2024’te Esed rejimi aleyhine silahlı muhalefetin başlattığı askeri operasyon 30 Kasım’da Halep,
5 Aralık’ta Hama, 6 Aralık’ta Der’a, 7 Aralık’ta Humus ve 8 Aralık’ta da Şam’ın düşmesiyle neticelenecekti.
Diğer taraftan Suriye Milli Ordusu da ‘Özgürlük Şafağı’ Operasyonu kapsamında 1 Aralık 2024’te Tel Rıfat’ı 9 Aralık da ise Münbiç’i terör örgütü PYD/ YPG’den temizleyecekti.
DOHA ÜÇLÜSÜ
7 Aralık 2024’te Katar’ın başkenti Doha’da Astana Süreci kapsamında bir araya gelen Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanları Suriye’deki gelişmeleri görüştüler, Suriye’de siyasi sürecinin yeniden canlandırılması müzakere edildi, ancak atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti. Silahlı muhalefet Şam’ın varoşlarında idi ve belki de Esed’e son mesaj ayrılması şeklinde idi. Kanımca taraflardan ikisi çöküşü biliyordu, üçüncü taraf ise orada öğrenecekti. Dolayısıyla, biri eli güçlü, diğer ikisi eli zayıflamış olarak Esed rejimini kurtarmak için toplanıldı ama çöküşün ilanı oldu.
HIZLI İLERLEME ANİ ÇÖKÜŞ
Silahlı muhalefetin ilerleyişi hızlı, rejimin çöküşü de o derecede çabuk oldu. Bunun nedenlerine gelecek olursak:
Öncelikle, silahlı muhalefetin İdlib çatışmasızlık bölgesinde birkaç yıla sâri iyi hazırlık dönemi geçirdiğini hatırlatalım. Üstelik bu hazırlık sadece askeri alanda değil, kurulan devletçik ile siyasi ve idari alanda da söz konusu idi. Çeşitli gruplar arasında birlik ve beraberlik de sağlanmıştı.
REJİMİN ZAFİYETİ
Esed rejimi zaten kendi ayakları üzerinde duran bir rejim değildi. 53 yıl süren baba oğul hanedanlık döneminde hem baba ve hem de oğlu büyük katliamlara imza atmıştı. Azınlık bir elitin yönetiminde, halk tabanı olmadığı gibi eli vatandaşlarından yüz binlercesinin kanına bulaşmış, on binleri zindanlara tıkmış, milyonlarca vatandaşını göçe mecbur etmiş zayıf bir yönetimdi: İran, Rusya ve Hizbullah’ın desteği ile ayakta duruyordu.
Şu da var ki, dış destek Beşşar Esed’in kendisinde güç vehmetmesine yol açmış, diplomatik girişimlere katılmamakta inatçı bir tavra girmişti.
Kanımızca, Esed’in kalemi Putin’in Esed’e Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmesi yönündeki baskılarına direnmesi sonrasında kırılmıştı. Esed bu inatçılığını pahalıya ödeyecekti. ‘Türkiye’nin uzattığı elin kıymeti’ işte tam da burada idi.
DESTEK VEREN DIŞ GÜÇLER ZAYIFLADI
Rusya, Ukrayna Savaşı ile meşgul, hiç ummadığı şekilde uzayıp giden bir savaşla baş etmeye çalışırken Suriye’ye fazla önem veremiyordu. Esed’in sözünü dinlememesi de bir faktör olabilirdi Rusya’nın kendisini kenara çekmesinde.
İran ve Hizbullah başlarının çaresine düşmüşlerdi.
Muhtemelen, Rusya ile İran arasında da bir anlaşmazlık söz konusu idi.
Dolayısıyla Esed rejimini ayakta tutan sacayağı zayıflamıştı, rejim kâğıttan kaplana dönüşmüştü.
ORDU SAVAŞMADI
Buradaki önemli soru, rejim ordusunun neden savaşmadığıdır. Muhtemelen, yabancı güçlere aşırı bağımlılık, ordu içerisindeki motivasyon eksikliği ve öz güvensizlik, muhalefetin hızlı ilerlemesi ve ele geçirdiği bölgelerdeki olumlu davranışı ve verdiği birlik, beraberlik, kapsayıcılık mesajları etkili olmuştur.
Emir–komuta kademesindeki telaş alt kademelerdekileri teslim olmaya, firara ve pozisyonlarını bırakmaya mecbur kılmış olabilir.
ELEKTRONİK HARP İDDİALARI
Bu noktada savaş esnasında gündeme gelen elektronik harp konusunu da görmezden gelmemek gerekir. Savaş esnasında bölgesel sinyal bozma ve engelleme sistemlerinin devreye girmesi morali düşük olan ordunun her kademesini daha da panikletmiş olabilir.
ARKA KAPI DİPLOMASİSİ
Muhalefetin hızlı ilerlemesi ve Esed rejiminin kolay çökmesi ile ilgili kanımızca önemli bir detay da arka kapı diplomasisinde gizlidir. Suriye’nin önemli bir komşusu bazı uluslararası güçlere, muhtevası büyük olasılıkla ileride ortaya çıkacak pazarlıklar üzerinden bugün gördüğümüz çözümü dayatmış olabilir. Aksi takdirde, arka planda bazı uluslararası diplomasi yürümese bu iş bu kadar kolay olmazdı.
KAZANANLAR
Uluslararası çevreler, Esed rejiminin çökmesinden en karlı çıkanın Türkiye olduğunu söylüyorlar. Haklılık payı var ama bu süreçten en karlı çıkanın Suriye halkı olduğunu teslim etmek lazım.
EN KAZANÇLI SURİYE HALKI
13 yıl süren bir devrimin ardından despot Baas yönetimi ve eli kanlı ve azınlığa dayalı Esed rejimi çöktü. Ülkeyi kana bulayan envai çeşit Şii milislerden, Hizbullah’tan, İran’dan ve kısmen Rusya’dan ülkelerini kurtardılar. Bir ulusal mutabakat hükümeti kurma yolundalar. Ülkenin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yeniden sağlamak üzereler. Milyonlarca iç savaş mağduru vatanlarına, evlerine dönme yolundalar. Çok fedakârlık yaptılar ama sonunda ülkelerini kurtarmayı bildiler.
- YARIN: Suriye’deki yeni dönemin Türkiye’ye etkileri