Firavunlaşma temayülü
Kibir kelimesi sözlük anlamı içinde kalındığında “büyüklenmek”, “kendini üstün görmek” anlamlarını taşır. Kelime, ‘tevazu’nun karşıtı olarak ele alındığında ise “kişi ve/ya bir toplumun kendini ve/ya kendilerini diğer insan ve toplumlardan üstün görmesi ve karşı tarafı aşağılaması” anlamı ile karşılaşırız. Bu anlamda kelime Allah’a karşı kibirlenmek ve emirlerine karşı gelmek anlamında “Meleklere: “Âdem’e secde edin!” dediğimizde İblis dışındakiler derhal secdeye kapandı. İblis ise direnerek bundan kaçındı, kibirlendi ve kâfirlerden oldu” ayetinde ifade edilmektedir.
Peki, insanda kibir duygusunun kaynağı nedir?
İnsanda kibir oluşmasının sebepleri arasında herhangi bir başarı veya zenginlik sonucu oluşan özgüven, kendini tanımamadan kaynaklı cehalet, makam, mevki ve güç sahibi olma, kendi değersizliğini gizleme çabası, yetiştirilme tarzı ile oluşan kibir, dini ve ahlaki değerlerden yoksun olma ile oluşan kibir, empati kuramama ve narsist kişilik ile oluşan kibir sayılabilir.
ALLAH’A KARŞI YAPILMIŞ AZGINLIKTIR
En büyük kibir göstergesi nedir?
Diğer taraftan insanın sahip olduğu kibrin son noktası diyebileceğimiz davranış türü kendini tanrı olarak görmesidir. Bu konuda Kur’an Hz. Musa ve Kardeşi Harun’a “Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır” uyarısını yapar. Ancak Firavun onların uyarısı karşısında öfkelenir ve kendi emrindeki insanlara, “Ve onlara “Ben sizin en yüce Rabbinizim!” dedi” açıklamasını yaparak insanın ulaşabileceği en yüksek kibir noktasına ulaşmış olur. Ancak insanın kendini vazgeçilmez biri olarak görmesi, herkesin kendine muhtaç kendinin hiç kimseye muhtaç olmadığı düşüncesi, Allah’ın ayetlerine ve gönderdiği peygamberlere karşı olumsuz tavır takınma, Kur’an’ı sadece ben açıklayabilecek ilme sahibim duygusu ile Hz. Peygamber'i devre dışı bırakmak da Firavunlaşma temayülü olarak algılanabilir. Bu tavır Kur’an’da, “Ama size ne zaman bir peygamber gelip de nefislerinizin hoşlanmayacağı, hevâ ve hevesinize hizmet etmeyecek hükümler getirdiyse, hemen büyüklük taslayarak, kimini yalanlayıp kimini de öldürüyordunuz, öyle değil mi?” ayetiyle ifade edilir. Halbuki insanlardan beklenen Allah’ın gönderdiği peygamberlere itaat ve gelen hükümleri kabul etmeleridir. Bu tür kibir de aynı zamanda Allah’a karşı yapılmış bir kibir ve azgınlıktır.
GÜÇ ZEHİRLENMESİDİR
Aynı şekilde güç ve kuvvet sahibi olmaktan kaynaklanan kibir için Kur’an, “Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?” ayeti ile ikaz eder. Çağımızda Titanik gemisi için “Bu gemiyi Allah bile batıramaz” ifadesi, uzay mekiğine “Challenger” yani “meydan okuyan, düelloya davet eden” anlamında isim vermek de Firavunlaşma temayülü olarak görülebilir.
Bu konuda göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus, Firavunlaşma temayülü içinde olan her kişi/millet, sonunda gerekli ceza ile veya yok olmakla karşı karşıya kalmıştır.
İLK ADIM KİBRİN FARKINDA OLMAKTIR
Kibir duygusunu nasıl ortadan kaldırırız?
Kibir duygusunu ortadan kaldırmak için ilk yapılması gereken şey kibrin farkında olmaktır. Bu farkındalık oluştuktan sonra kendini tanımak, ölümlü fani bir varlık olduğunu anlamak, diğer insanlarla ilişkiyi kesmemek, onlara küçümseyerek yüzünü ekşitip buruşturmamak, yürürken mütevazi yürümek, kişinin kendini övmekten vazgeçmesi, diğer insanlarla konuşurken sesini mütevazı bir şekilde kısması veya bağırmaması gibi özelliklere sahip olmak gerektiğini Kur’an, “Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah, kibirle kasılan, kendini beğenmiş, çokça övünüp duran hiç kimseyi sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol; konuşurken de sesini ayarla. Unutma ki, seslerin en beğenilmeyeni eşeklerin sesidir!” ayetlerinde ifade eder.
Kibrin belki de en büyük tedavisi, insanın küçük yaştan itibaren anne-babanın rol-modelliğinde verilen terbiye ve davranış güzelliğinde yatar. Çünkü çocuk hatalı davranış ortaya koyduğunda uygun bir dille uyarılır, doğru davranış gösterilirse yetişkin bir birey olduğunda tevazu sahibi, aşırılıklardan uzak bir hayat yaşayabilir. Bu durum, insanın kendini tanıması ve hayatın anlamını kavraması ile mümkündür.
Hamas'tan İslam ülkelerine tarihi çağrı: 'Filistin'i korumak için duruş gösterin'
Murat Ülker Âdil-i Mutlak Hat Eserleri Sergisi’ni ziyaret etti